2 Aralık Pazartesi günü Intel CEO’su Pat Gelsinger aniden emekliliğe ayrılacağını duyurdu. Ancak sadece birkaç saat içerisinde Bloomberg, Reuters ve The New York Times durumun emeklilikle ilgisi olmadığına, Intel yönetiminin Gelsinger’i görevden aldığına dair haberlerini yayınladı. Bundan üç buçuk yıl önce Gelsinger, Intel’in süregelen çip problemini çözümleyeceği dört yıllık aksiyon planını ortaya koyarak görevine başlamıştı. Ancak gözüken, Intel yönetiminin Gelsinger’e bu planını hayata geçirmek için yeterince zaman vermemesini gerektiren süreçlerin yaşanmasıydı. Öyle ki, Gelsinger’in görevini kimin devralacağı açıklanmadığı gibi, Gelsinger halefine devir işlemi dahi gerçekleştirmeyecek.
Intel’in akıllı telefon furyasını kaçırmasının yanı sıra çipleriyle ilgili kalite kontrol sorunları yaşaması ve müşterilerini Apple gibi alternatif işlemci üreticilerine kaptırması dertlerinin gözüken yüzüydü. Buna ayrıca yapay zeka akımını da kaçırma riski eklenince, teknoloji devinde kriz derinleşti.
Intel’in dağılma ihtimali sadece sektörel etkileri olan bir durum değil. A.B.D. hükümeti bu durumu bir ulusal güvenlik meselesi olarak da değerlendiriyor. Öyle ki Intel sadece dünyanın lider çip tasarımcısı ve üreticisi değildi, aynı zamanda bunu Asya’ya sırtını yaslamadan yapmaya devam eden son şirketlerden biriydi. Intel’in varlığı, Çin’in bu alanda kontrolünü arttırdığı bir senaryoda A.B.D’nin Tayvan’a olan mecburiyetini de azaltır halde. Teknoloji devinin yapageldikleri veya belki de yapmayı atladıkları, A.B.D’nin ekonomik ve politik gücünü riske atacak ölçüde önem taşıyor.
Durumun geldiği noktayı, olası senaryoları ve riskte olan partileri kısaca aktardık. Ancak asıl önemli mesaj, sürecin kendisinde yatıyor. Gelin, tarih boyunca birçok kez şahit olduysak da her birinde yeni öğretiler olan bir rehavet tuzağı hikayesini daha, The Verge’ün Senior Editor’ı Sean Hollister’ın detaylı makalesinden esinlenerek başından anlatalım.
Gelsinger heyecanı
Gelsinger’in Intel’e CEO olacağı açıklandığında şirkette bir bayram havası hakimdi. Bunun nedeni, Gelsinger’in henüz yeni bir mühendis olarak Intel’de 1979 yılında çalışmaya başlayıp 30 yılını şirkette geçirmesiydi. Bu 30 yılda Intel’in amiral gemisi i486’nın baş mimarı olmasının yanı sıra şirketin ilk CTO’su olarak bugün dünya standardı olan USB ve Wi-Fi gibi teknolojilerin kullanımına destek verdi. 2009’a kadar sürdürdüğü Intel kariyerine ara verip 2021’de CEO olarak geri dönmesi Gelsinger’in işin mutfağından çıkmış bir Intel’li olarak önceki CEO’ların çözemediği sorunları çözeceğine olan inancı harladı.
Gelsinger’den önce Intel
Bir kişinin CEO olmasının neden tüm şirkette büyük coşkuyla karşılandığını sorgulamak gerek. Gelsinger’den önce Intel, güncellenmesi gecikmiş çiplerle ve kalite kontrol sorunlarıyla uğraşırken, Apple’ın Intel’den almak yerine kendi çiplerini üretmeye başlaması bardağı taşıran son damla oldu. Apple’ın çip üreticiliğine soyunması biz tüketiciler için laptop kullanımlarında farklı bir hız deneyimi yaşamamızla olumlu bir gelişme olduysa da, Intel için durum böyle değildi. Laptoplardaki gücüne sırtını yaslayan Intel, zamanında iPhone’da da yer almayarak Apple’ın tedarikçisi olmaktan git gide uzaklaştı. Tüm bunların üzerine Android cihazlarda da birinci tercih olmayı başaramayan Intel mobil trenini geri dönüşü zor bir şekilde kaçırdı.
Gelsinger’in büyük vaadi
Intel’in sorunlarının kaynağı, analiz etmeyeceksek, yıllar önce yaptığı büyük bir hataya bağlanabilir: Rakiplerinin öne geçmesini sağlayan bir teknolojiyi finanse edip kendisinin yararlanmaması. Yaklaşık on yıl önce Intel, Hollandalı çok uluslu şirket ASML’e milyarlarca dolarlık bir yatırım yaptı. ASML, günümüzde çip üretiminde en kritik şirketlerden biri ve dünyada, bir kalay topunu yüksek güçlü lazerlerle parçalayıp, ultraviyole ışık dalgaları yayan ve bu ışığı silikon plakalar üzerine devreler işlemek için kullanan EUV (Aşırı Morötesi Litografi) makinelerini üreten tek firma.
Intel başlangıçta bu teknolojiye inanarak ASML’de 4,1 milyar dolarlık bir hisse edindi. Ancak daha sonra bu pahalı makineleri sipariş etmeme kararı aldı. Buna karşın, Tayvan merkezli TSMC bu makineleri satın aldı ve dünya çapında “ileri teknoloji mantık çiplerinin” yüzde 90’ından fazlasını üretme kapasitesine ulaşarak sektör lideri oldu. Samsung da bu makineleri edinen firmalar arasında yer aldı.
Gelsinger, 2022 yılında verdiği bir röportajda bu kararı “temel bir hata” olarak nitelendirdi ve ekledi; “Bu teknolojiye karşı bahis oynadık. Nasıl bu kadar aptal olabildik?”. Gelsinger, EUV teknolojisini benimseme kararı alırken, aynı zamanda teknoloji ekiplerine TSMC’yi geçmek için sınırsız bir bütçe sundu. Gelsinger, “Dört yılda beş düğüm (node) sunacaksınız ve işlem üstünlüğünü yeniden elde edeceğiz” diyerek iddialı hedefini açıkladı. Ayrıca Gelsinger, bu çipleri yüksek hacimde üretebilmek için A.B.D’de yeni fabrikalara on milyarlarca dolar yatırım yapmaya ve bu üretim tesislerini rakiplerin kullanımına açarak sürdürülebilir bir iş modeli oluşturmayı hedefledi.
“Dört yılda beş düğüm” kavramı, o andan itibaren Intel’in sloganı haline geldi. Bu söz, Intel’in dört yıl içerisinde her biri diğerinden daha küçük bir transistöre sahip olacak beş jenerasyon çip üreteceği anlamına geliyordu. Intel bundan önceki dönemde bu geliştirmeleri her iki yılda bir yapmıştı, bu nedenle hedef zorluydu ancak toparlama dönemine girişi simgelemesiyle umut vardı.
Peki, plan işe yaradı mı?
Intel, “dört yılda beş düğüm” hedefini gerçekleştirme yolunda ilerlediğini sürekli olarak vurgulasa da bu başarı, akıl almaz bir maliyetle geldi. Fabrikalara on milyarlarca dolar harcanmasının yanı sıra, süreçte yapılan ek hatalar ve şirketin hisse değerinin yarıya inmesi gibi sonuçlar, bu maliyetin birer yansıması. Bu duruma ek olarak, teknoloji devinin 15 bin çalışanını işten çıkaracağı duyurusu da süreci takip edenler tarafından endişeyle karşılandı.
Intel’in temel iş alanları hala karlı olsa da gelirleri düşüş gösteriyor. Dahası, Intel’in silikon teknolojisinde liderliğe gerçekten ulaşabilecek konumda olup olmadığı belirsizliğini koruyor: Özellikle liderlik kavramının, Intel’in hazır olmadığı alanlarda varlık göstermek anlamına gelmeye başladığı şu günlerde… Yapay zeka çağında NVIDIA dünyanın en değerli şirketi haline gelirken, AMD de NVIDIA’nın izinden gidiyor. Buna karşılık, Intel’in kendi Gaudi AI hızlandırıcısı, Gelsinger’ın 500 milyon dolarlık yıllık gelir hedefinin dahi gerisinde kaldı.
Veri merkezi işletmelerinin yatırımlarını CPU (merkezi işlemci) yerine GPU’lara (grafik işleme birimi) yönelttiği bir dönemde, Intel’in grafik alanında gerçek bir güce sahip olmamasının şanssızlık mı yoksa plansızlık mı olduğu tartışmanıza açık…
Intel’in liderlik imajı, önceki iki nesil masaüstü işlemcisinin kalıcı hasar riski taşıdığı, son masaüstü işlemcilerinin performans sorunlarıyla geldiği ve Microsoft’un, Apple’ı takip ederek en son tüketici cihazları için Intel çiplerini terk edip yalnızca Qualcomm ile ortaklık kurduğu gibi sorunlarla daha da zedelendi. Bunun yanı sıra Intel’in, tamamen yenilenen Lunar Lake laptop çipleri, şirketin rekabete yetiştiğini gösterir gibi görünse de finansal açıdan bir hata olduğu ve rakibi TSMC dahil olmak üzere fazla sayıda harici ortağa bağımlı olduğu ortaya çıktı.
Tüm ürünlerden bağımsız olarak yalnızca silikon teknolojisini ele aldığımızda bile, Intel’in TSMC’yi geçemeyebileceği endişesi Intel içinde de mevcut. 2025’te tanıtılması beklenen kritik “18A” üretim süreci bu konuda büyük bir sınav olacak. The New York Times’ın Gelsinger’ın ayrılığıyla ilgili haberinde, bir sektör yetkilisinin Intel’in en ileri üretim süreçlerinin (18A ve 16A) TSMC’nin gerisinde olduğu iddiası yer aldı. TSMC’nin 2 nanometre çiplerinin yüzde 30’unu hatasız üretmesine karşın, Intel’in 18A çiplerinde bu oranın yüzde 10’un altında kaldığı, aktarılan diğer önemli bir bilgiydi.
Intel ve AI
Intel, çip süreçlerinde olduğunun aksine yapay zekanın ne denli yüksek sesle geldiğinin farkındaydı. Ancak bu alanda kuvvetli çekirdeklere sahip merkezi işlemciler (CPU) yerine, görev yükünü çok sayıda zayıf çekirdeğe dağıtan grafik işlemcilerin (GPU) öne çıkması, Intel’in önündeki engellerden biri oldu. Yıllardan beri çalışmalarını CPU üzerine yoğunlaştıran şirket, son dönemde AI tarafında önce çıkabilecek Ponte Vecchio gibi GPU teknolojilerine yatırım yapsa da rakiplerini yakalamayı başaramadı.
2006 yılında ATI’yi satın alarak GPU alanına güçlü bir giriş yapan AMD, bu pazarda Nvidia’nın rakibi olmuştu. Geçen zamanda, bu iki firmanın rekabetine dahil olamayan Intel, yapay zeka çalışmalarının ihtiyaç duyduğu GPU’lar söz konusu olduğunda tercih edilen markalardan biri haline gelemedi.
Intel’in 2025 için planlanan Falcon Shores gibi diğer yapay zeka ürünleri gündemde olsa da, şirketin yapay zeka trendini, yıllar önce mobili kaçırdığı gibi ıskaladığına dair güçlü bir izlenim oluşuyor.
Bugün yaşananlar ne anlama geliyor?
“Dört yıl beş düğüm” iddialı vaadinin tamamlamasına izin vermeyecek ölçekte yaşananlara rağmen, köklü Intel’li CEO’nun şirketten ayrılma kararına dair resmi açıklamanın Gelsinger’in emekliye ayrılması olduğunu unutmayalım. Bu durum Gelsinger’in 34 yıllık emeğine saygı olarak yorumlanabileceği gibi, teknoloji devinin yıllar süren negatif gidişata dair aksiyon almak üzere bir gün daha bekleyemeyeceğinin göstergesi de olabilir. Gelsinger’in “ne pahasına olursa olsun” yaklaşımından ziyade, Intel yönetiminin planları diğer şirketlerin uyguladığı modele yakınsadığına dair bir çıkarım yapmak mümkün: Fabrikalarını tamamen ayrı bir birime dönüştürerek Intel’i yalnızca çip tasarımı yapan bir şirket olarak konumlandırmak.
Ne beklemeliyiz?
Intel’in yönetim kurulu, Gelsinger’ın duyurduğu bölünme planından daha fazlasını yapmayı, fabrikalarını tamamen ayrı bir birime dönüştürerek Intel’i rakipleri gibi yalnızca çip tasarımı yapan bir şirkete çevirmeyi planlıyor olabilir.
Ancak Intel, A.B.D. hükümetinden CHIPS ve Bilim Yasası kapsamında yaklaşık 8 milyar dolarlık fon alıyor. Bu durum da kendi fabrikalarını kolayca ayrı bir birim haline getiremeyeceği anlamına geliyor: Bu fon yalnızca Intel’in önümüzdeki beş yıl boyunca hisse geri alımı yapmasını engellemekle kalmıyor, aynı zamanda Intel’in var olan üretim taahhütleri doğrultusunda A.B.D. Ticaret Bakanlığı’na herhangi bir yönetim değişikliği üzerinde gözetim yetkisi veriyor.
Gerek Intel’in gerek A.B.D. hükümetinin açıklamalarını bekleyeceğiz. Ancak herhangi bir açıklama olmaksızın çıkarılması gereken dersleri bu sayfalara düşmekte fayda var. Büyümek söz konusu olduğunda yatırımların önemi tartışılmamalı. Doğru hedefi bulup yatırımı tamamlamamak (ASML süreci), Gelsinger “hata” olarak tanımladıysa da, Intel hakkında başka bir şey söylüyor.
Şahit olduğumuz; pazar fırsatlarını erken kaybetme, yönetim ve iletişim sorunları, hizmet odaklı stratejilerin gecikmesi ve teknolojiye doğru yatırımı doğru zamanda yapma konusunda geç kalmanın bir birleşimi olarak özetlenebilir. Bu özet aklınıza Nokia’nın akıllı telefonlara karşı imtihanını, takibinde Blackberry’nin yine akıllı telefon dünyasında hızlı çöküşünü ve Kodak’ın dijital fotoğrafçılığa geçişte geri kalmasını getirebilir. Kendi pazarlarına damgasını vurmuş bu eski liderlerin ortak noktası olan rehavet tuzağına düşmek, özellikle teknoloji gibi devamlı dönüşüm ve geliştirme gerektiren sektörlerde geri dönülmez sonuçlara neden olabiliyor. Bu noktada pazar trendlerini erkenden görmek üzere yatırım yapmak, erkenden görmek mümkün olmadıysa olabildiğince hızla aksiyon almak ve kuralların değişebileceğini kabullenmek, sürdürülebilir başarının anahtarı oluyor.
Gelişmeleri merakla izleyeceğiz. Bu süreçte temennimiz, rehavet tuzağına düşmüş birçok örneğe şahit olup derslerimizi almış olmamızdan hareketle, bu hikayenin sonunun “Rehavet tuzağından nasıl geri dönülür?” sorusunun yanıtı niteliğinde olması.