NASA, Ay’ın Güney Kutbu’na 2030 yılına kadar 100 kilovat gücünde bir nükleer reaktör kurmayı hedefleyen iddialı bir projeyi hızlandırıyor. Ajansın geçici yöneticisi Sean Duffy tarafından yayımlanan yeni talimat, hem uzay keşfi hem de jeopolitik dengeler açısından önemli bir döneme işaret ediyor.
WIRED’in makalesine göre Duffy, bu projeyi “kazanılması gereken” bir yarış olarak tanımlıyor. Çünkü Çin ve Rusya, 2035’e kadar Ay yüzeyine ortak bir reaktör yerleştirme planlarını en az üç kez duyurdu. Duffy’ye göre, ilk ülke böyle bir reaktör kurarsa, güvenlik gerekçesiyle “girilmez bölgeler” ilan ederek diğer ülkelerin Ay’daki varlığını sınırlayabilir. Bu durum, NASA’nın insanlı Artemis programı için kritik bir risk oluşturuyor.
Uzayda enerji devrimi
Planlanan reaktör, 80 Amerikan hanesini besleyebilecek güçte olacak. Bu, Mars keşif araçlarını çalıştıran birkaç yüz watt’lık jeneratörlerle kıyaslandığında devrim niteliğinde bir artış olarak tanımlanıyor. NASA’nın eski teknoloji, politika ve strateji yöneticisi Bhavya Lal, WIRED’a verdiği görüşte, bu gücün uzayda yapılabilecekleri kökten değiştireceğini belirterek, “Bu, mum ışığından elektrik şebekesine geçiş gibi bir sıçrama” diyor.
Teknik olanaklar ve zorluklar
Bangor Üniversitesi’nden Prof. Simon Middleburgh, “Dört yıl biraz iddialı bir zaman çizelgesi ama teknoloji hazır” diyor. Asıl eksiklik, bugüne kadar böyle bir reaktör için siyasi motivasyon ve görev talebinin olmayışıydı. Ancak NASA’nın geçen yıl nükleer gücü ilk kez insanlı Mars görevleri için birincil enerji kaynağı olarak seçmesi, politika belirsizliğini ortadan kaldırdı.
Lal, Ay’daki zorlu koşullara dikkat çekiyor: Gündüz 100°C, gece ise mutlak sıfıra yakın sıcaklıklar; iki haftalık gece süreleri; sert radyasyon; düşük yerçekiminin sıvı akışını etkilemesi; ve yapışkan, elektrostatik Ay tozu. Tüm bunlar, mühendislik açısından ciddi zorluklar anlamıyor geliyor.
Çin, Güney Kutbu’nda kalıcı bir Ay üssü kurma planını halihazırda açıklamıştı. Birçok ülkenin Ay’a olan ilgisinin nedeni, bölgenin su buzu ve değerli kaynaklar açısından zengin olmasıyla hem bilimsel hem stratejik olarak cazip olması gösterilebilir. Hal böyleyken, Çin’in Rusya ile 2035’e kadar reaktör kurma iş birliği, ABD’yi hızlanmaya zorluyor.
Nasıl çalışacak?
NASA’nın önceki “Fission Surface Power” projesinde 40 kW’lık bir reaktör hedeflenmiş, ancak 6 tonluk kütle sınırı aşıldığı için proje tamamlanamamıştı. Yeni hedefte, 15 tona kadar yük taşıyabilen ağır sınıf iniş araçları kullanılacak. Böylelikle; reaktör, uranyum yakıtı, radyatörler ve diğer bileşenler olmak üzere birden fazla fırlatmayla Ay’a taşınabilir. Kurulumun bir krater içinde veya yeraltında yapılması, olası kazalarda kirliliği önleyebilir.
Güvenlik, hukuk ve “Girilmez Bölgeler”
Uzaya gönderilecek nükleer sistemler, katı güvenlik standartlarına tabi olacak. Fırlatma sırasında patlama ihtimali gibi riskler, uranyum yakıtın dayanıklı kapsüllerde korunmasıyla azaltılacak. Ayrıca, ilk kurulum yapan ülke, güvenlik gerekçesiyle birkaç kilometrelik “girilmez bölge” ilan edebilir. Bu, Dış Uzay Anlaşması’na (Outer Space Treaty) göre egemenlik ilanı sayılmasa da, fiili olarak rakiplerin yaklaşmasını engelleyebilir.
Uzay keşfinde yeni bir dönem
Uzmanlara göre, nükleer enerji Ay’da ve Mars’ta kalıcı üsler, madencilik operasyonları ve insan yaşamına elverişli habitatlar için temel oluşturacak. Lal, “Artık bilimsel araçlarımızı güç kısıtlamasına göre küçültmek zorunda kalmayacağız. Bu, Güneş Sistemi’nin kapılarını açacak” diyor.
Polytechnic University of Turin’den Carlo Giovanni Ferro’nun sözleri ise yeni dönemin özünü özetliyor:
“Yeni uzay yarışını, Ay’a ilk giden değil, orada kalabilen kazanacak.”
Buna da göz atın: Küresel dijital varlıklarda inovasyon da korunma da mümkün



