ABD federal mahkemesi, Google’ın dijital reklam pazarında tekelci davrandığına hükmetti. 17 Nisan 2025 tarihli karar, Google’ın dijital reklam teknolojisi (adtech) sektöründeki hakimiyetini kötüye kullandığı yönünde uzun süredir devam eden iddiaları Google’ın aleyhine doğruladı. Federal Ticaret Komisyonu (FTC) ve 17 eyalet tarafından açılan davada, şirketin reklam pazaryerinde adil rekabeti engelleyici uygulamaları hayata geçirdiğine karar verildi. Bu, Google’a son birkaç yılda açılan üçüncü büyük antitröst davası olarak kayıtlara geçti.
Kararın detayları ve Google’ın stratejik hakimiyeti
Mahkeme, Google’ın dijital reklam teknolojisi zincirinin neredeyse her aşamasında kontrol sahibi olduğunu ve bu gücü rakiplerini saf dışı bırakmak için kullandığına kanaat getirdi. Özellikle şu noktalar vurgulandı:
- Reklam alan satın alma ve satış süreçlerinde çifte rol oynayarak şeffaflığı azaltması.
- Rakiplerin erişimini kısıtlayan sözleşmeler yapması.
- Veri avantajını kullanarak kıyasla küçük rakipleri dezavantajlı duruma düşürmesi.
Google’ın tepkisi ve olası yaptırımlar
Google karara itiraz edeceğini açıkladı ve “rekabetçi bir pazarda yenilikçi çözümler sunduklarını” savundu. Ancak mahkeme, şirketin davranışlarının “rekabeti baltaladığı” sonucuna vardı.
Mahkemenin nihai kararı henüz açıklanmadı, ancak bundan sonraki aşamalarda Google’ın:
- Bazı iş kollarını satması için karar çıkabileceği ve,
- Reklam teknolojisi işleyişinde köklü değişiklikler yapması gerekebileceği öngörülebilir.
Dijital reklam pazarında önemli soru: Rekabet nasıl olmalı?
Bu karar, yıllık yüz milyarlarca dolar değerinde dijital reklam endüstrisinde önemli bir dönüm noktası olabilir. Google’ın pazardaki yüzde 30’luk payı nedeniyle, şirketin uygulamalarında yapılacak değişiklikler yayıncıları, reklamverenleri ve diğer teknoloji şirketlerini doğrudan etkileyebilir.
Bu aşamada resme daha geniş bir perspektiften bakmakta fayda var. Dijital Pazarlama Profesyoneli Eren Soydaş, gelişmeleri Google’ın reklam teknolojileri alanında faaliyetlerine de işaret ederek yorumluyor:
Bu karar, dijital reklamcılık alanında adil rekabetin sınırlarının nerede başladığı ve nerede bittiğine dair yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor. Elbette burada hatırlanması gereken temel nokta, Google’ın bugün geldiği noktaya yalnızca agresif pazar stratejileriyle değil; aynı zamanda kullanıcı, yayıncı ve reklamveren deneyimini merkeze alarak geliştirdiği etkili ve yenilikçi ürünlerle ulaştığı gerçeği. Yani bu pazar gücü, büyük ölçüde tercih edilmenin ve güvenilirliğin de bir sonucu.
Soydaş, kararın dev teknoloji platformlarının “hem oyun kurucu hem de oyuncu olduğu alanlarda” şeffaflığın ve eşitliğin önceliklendirilmesinin yanı sıra uygulanma şekillerini de yeniden değerlendirilimesine neden olabileceğini belirtiyor ve ekliyor:
Özellikle küçük ve orta ölçekli yayıncıların daha adil bir gelir paylaşımı beklentisi içinde olması, sektörel sürdürülebilirlik açısından da dikkate alınmalı. Bu bağlamda alınan karar, yalnızca Google özelinde değil, tüm dijital ekosistem için “Rekabet nasıl olmalı?” sorusunu yeniden gündeme taşıyor. Piyasanın doğası gereği güçlü olanın avantajlı konumda olması kaçınılmaz ama bu güç, sistemin dengesini bozduğunda doğal olarak müdahale mekanizmaları da devreye giriyor.
Türkiye’de de Google ile yoğun çalışan ve teknolojisine önemli yatırımlar yapan kurumlar olduğunu ortaya koyan Soydaş meselenin “siyah-beyaz” olmadığını vurguluyor.
Evet, Google’ın sunduğu teknolojiler pazarlama süreçlerini ciddi anlamda dönüştürdü, sadeleştirdi ve verimlilik kazandırdı. Ancak aynı anda birçok rolü üstlenmesi, zaman zaman sektörde başka oyuncuların büyüme alanını daraltabiliyor. Bu noktada dengenin, regülasyonlarla değil birlikte kurulan etik ilkelerle ve uzun vadeli iş birlikleriyle sağlanabileceğine inanıyoruz. Rekabetin olduğu bir pazar, hepimiz için daha canlı ve üretken bir alan yaratır.
Ne anlama geliyor?
Bu karar, ABD’nin teknoloji devleri üzerindeki antitrust (rekabeti koruma) mücadelesinde önemli bir dönüm noktasıdır. Google’a son yıllarda açılan üçüncü büyük dava olması, hükümetin dijital pazarın adil rekabet koşullarını sağlamak için kararlı olduğunu gösteriyor. Daha önce arama motoru ve uygulama mağazası iş modelleriyle ilgili davalarda da benzer iddialarla karşılaşan Google, artan regülasyon baskısı altında iş stratejilerini gözden geçirmek zorunda kalabilir.
Bu tür davalar sadece Google’ı değil, Amazon, Meta ve Apple gibi diğer teknoloji devlerini de daha şeffaf ve rekabetçi uygulamalara zorlaması beklenebilir. Sonuç olarak, dijital ekonomi daha adil bir yapıya doğru evrilirken, tüketiciler ve küçük işletmeler için daha fazla seçenek ortaya çıkabilir.
Google’ın antitröst davalarını ele aldığımız bu habere de göz atın: Google antitröst davası: Geçmiş, güncel durum ve beklentiler