The NewsightThe NewsightThe Newsight
Bildirim
Font Büyüklüğünü DeğiştirAa
  • Haberler
  • Insight
  • Foresight
  • Nedir?
Font Büyüklüğünü DeğiştirAa
The NewsightThe Newsight
Arama
  • Haberler
  • Insight
  • Foresight
  • Nedir?

Yeni Yazılar

ChatGPT daha “insani” olacak: Yeni ton seçenekleri ve yetişkin modu geliyor

Küresel eğitimde alarm: Öğrencilerin ilk sorunu ruh sağlığı

Sora 2’ye film devlerinden telif freni

Churn (müşteri kaybı) nedir? Durdurma stratejileri ve KPI’lar

Veri minimalizmi nedir?

Takip Edin
  • Hakkımızda
  • Künye ve İletişim
  • Reklam ve İş Birliği
The Newsight © 2025
The Newsight > Haberler > İnancın, sezginin ve eylemin kesişiminde…
HaberlerInsight

İnancın, sezginin ve eylemin kesişiminde…

Yazar Duygu Su Ocakoğlu Temmuz 15, 2025
Paylaş
9 Dk. Okuma
Paylaş

Şanlıurfa’dan başlayıp sosyal etki sahnesinde kolektif bir dönüşüm hareketine öncülük eden bir yolculuk onunki… Bankacılıktan sanat alanına, temizlik sektöründen sosyal inovasyona uzanan bu çok katmanlı kariyerin ardında yalnızca cesaret değil, görünmeyeni ısrarla görünür kılma tutkusu var. Adalet, eşitlik, sorumluluk ve sessizlikle yüzleşme çağrısı… Girişimci, yatırımcı ve sosyal etki stratejisti Münteha Adalı ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi, yalnızca bireysel bir hikâyeyi değil, kolektif dönüşümün mümkünlüğünü de hatırlatıyor. Çünkü bazen tek bir ses, bir sessizliği sona erdirmeye; tek bir fikir, bir hareketin kıvılcımına dönüşebilir.

İçindekiler
Adalet ve eşitlik, benim için yalnızca savunduğum ilkeler değil, aynı zamanda karar alma biçimimi, iş birliklerini kurma tarzımı ve süreçleri tasarlama yöntemimi belirleyen bir akıştır.  Duygularım beni yönlendirir, olması gereken zamandı ve birlikteliğe olan ihtiyacımız netti.

Bu kıvılcımın en somut örneklerinden biri ise, onun inisiyatifinde hayata geçen Sosyal Etki Zirvesi. Yüzlerce paydaşı bir araya getiren bu platform, yalnızca bir etkinlik değil; toplumsal dönüşüm için atılmış güçlü bir adım, görünmeyen emeğin görünür kılındığı bir ortak ses. Münteha Adalı’nın inşa ettiği bu alan, “yalnız değiliz” diyenlerin dayanışma zemini haline geliyor.

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinden çıkıp uluslararası bir ilham figürü haline gelmek…
Bugün dönüp baktığınızda, sizi bugünkü Münteha Adalı yapan en kritik kırılma anı neydi?

    Lise eğitimi için İstanbul’a geldiğimde yaşadığım derin uyanış.

    Sonrasında fark etmeler, sorgulamalar, eşitsizliğin yarattığı derin haksızlık ve çocukluğumdan beri gözlemlemelerimle yaptığım neden sonuç ilişkisi bu süreçte olaylara farklı bakmamı ve çözüm arayışına yönlendirmesi olarak özetleyebilirim.

    Bir ilham figürü oldum mu bilmiyorum ama umarım olmuşumdur. Coğrafyanın kader olmadığını, oluyorsa da çok kıymetli bilgilerle donandığımızı ve gayretimizin yolumuzu belirlediğini inananlardanım.

    Adalet ve eşitlik, benim için yalnızca savunduğum ilkeler değil, aynı zamanda karar alma biçimimi, iş birliklerini kurma tarzımı ve süreçleri tasarlama yöntemimi belirleyen bir akıştır.  


    Bankacılıktan temizlik sektörüne, oradan sanat ve sanatçıyı görünür kılmaktan sosyal etki alanına… Bu kadar farklı sektörlerde cesurca adım atabilmek için sizce insanın içinde ne olmalı? Sizi her defasında “yeni bir yol” için ikna eden şey neydi?

    Olaylara tersten bakmayı ve çözümü, sorun olarak gördüğüm olayın tam içinde olduğunu biliyorum ve bu odakla hareket ediyorum.

    Dışarıdan bakıldığında konular ve sektörler farklı gibi gözükse de hepsi zincirin bir halkası ve göz ardı edilmişlik ise ortak noktaları. Gördüğüm ve hissettiğim bir konuda bir de kendime olan inancım tam ise o projeyi hayata geçirirken olumsuzluk içeren hiçbir duygu aklıma gelmiyor. Kendimi sorgulama engelinden çok yapabilme motivasyonuna tutunduruyorum.

    Dışarıdan cesur ve cüretkâr gözüken bu hareket benim içimde ise tam zamanı ve yapmalısın ile hayat buluyor. İnanç ve tutku çok önemli. Görünmeyeni değil bilinen ve üstü örtüleni görünür kılma arzum ve heyecanım beni harekete geçiriyor.


    Sizi biraz olsun tanıyanlar, sohbet etme fırsatını bulanlar, iş yapış biçiminizde derin bir adalet ve eşitlik duygusu olduğunu görebilir. Bu değerleri sadece söylem değil, kültür haline getirmek sizce nasıl mümkün oluyor?

    Konuştuğunuzda, kulağınız duyuyorsa ve utancınız varsa burada söz-eylem ilişkisi başlamış demektir ya da başlayacaktır. 😊

    Kültür haline gelmesi için ağzımızdan çıkan her cümleyi içselleştirerek ve içinizden gelerek bir felsefe ve inanca dayanıyorsa kültüre dönülmemesi mümkün değildir.

    Kişi kendini sorumlu kılmalı, eyleme geçirmeyeceği ya da geçiremeyeceği sözleri vermemeli ve ifade etmemelidir.

    Adalet ve eşitlik, benim için yalnızca savunduğum ilkeler değil, aynı zamanda karar alma biçimimi, iş birliklerini kurma tarzımı ve süreçleri tasarlama yöntemimi belirleyen bir akıştır.  

    Söz–eylem tutarlılığı bu noktada temel bir kriterdir. Çünkü değerlerin güven verici ve dönüştürücü olabilmesi için, ifade ettiklerimizle hayata geçirdiklerimiz arasında görünür bir bağ olması gerekir.

    Bu nedenle şu soruyu sormayı önemsiyorum: “Bu yapıda eşitlik yalnızca temsil düzeyinde mi, yoksa etkide de mi var?” Çünkü değerler, ancak bu tür sorularla canlı tutulabilir; sözün eyleme, eylemin kültüre dönüştüğü bir çizgide kalıcı olabilir.

    Gerçek kurumsal kültür; neyi savunduğunuzla değil, neyi sürdürülebilir olarak gerçekten uyguladığınızla şekillenir.


    “Sessizliğin utancını yaşamak istemedim” diyorsunuz.
    Bu cümle sadece sizi değil, birçok kadını ve sosyal girişimciyi de etkiliyor. Sizce her yerde, ancak özellikle Türkiye’de “sessizliğin kırılması” neden bu kadar hayati?

    Bence bu utanç sadece kadınları ve sosyal girişimciyi ve STK’ları değil, toplumun tüm taraflarını etkilemeli.

    Çünkü sessizlik, çoğu zaman onaylanma anlamına gelir. Sessizlik, eşitsizliğin, şiddetin, ayrımcılığın devam etmesine zemin hazırlar.  Bazen sessizlik bir güçtür bazen kabulleniştir, nasıl ifade ettiğinize bağlıdır.

    Türkiye’de değil dünyada sessizlik, bazen kültürel kodlarla, bazen korkularla ve bazen de önyargılarla büyütülür. Bu yüzden konuşmak cesaret değil, bir sorumluluktur. Suçlayarak değil ortak anlaşma, çözüm önerileri zemini oluşturmak çok kıymetli.

    Duygularım beni yönlendirir, olması gereken zamandı ve birlikteliğe olan ihtiyacımız netti.


    Sosyal Etki Zirvesi, sadece bir etkinlik değil; üzerine incelikle düşünülmüş, bir çağrı, bir hareket diyebiliriz. Bu zirveyi hayata geçirirken, neyin karşılığını aradınız? Zirvenin ardındaki en derin motivasyon ve akabinde sonuçları nelerdi?

    Öncelikle sorunuzdaki tespit cümlesi çok kıymetli, bir çağrı, bir hareket gerekliydi.

    Sosyal Etki Zirvesi yıllardır sessizce zamanının gelmesini bekledi; deneyimlenmiş tecrübelerim, gözlemlerim, yazdıklarım, hayata geçirdiğim projelerim, olmasını istediğim tüm duygularım ve her kesimden duyduğum çözüm arayış eleştirileri bu niyetimin gerçekleşmesinde en temel güç ve motive eden gerçekliğim oldu.

    Yıllardır farklı STK üyeliklerim var ve ihtiyaç duyduğum konuları gündeme getirerek çalışmalarda bulundum, Türkiye’yi geziyorum, görüyorum ve biriktiriyorum. Her gezi bir hikâyeye dönüşüyor.

    Duygularım beni yönlendirir, olması gereken zamandı ve birlikteliğe olan ihtiyacımız netti, o nedenle tüm STK, Vakıflara paydaşlık talebinde bulunduk. Akışta tüm süreç öyle bir yolunu buldu ki ben bile şaşkınlığımı dile getirerek heyecanımı hiç gizlemedim.

    Bir gün, Kalamış’ta, 39 Kalamış Marina Hotel’de Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi’nin bir röportaj ziyareti sırasında o niyetimi ifade ettiğimde ilk inanları olarak haydi yapalım motivasyonu en güçlü destek ve harekete geçiren güç oldu.

    NBE’ye bana, projeye inançları ve birlikte çıktığımız bu yolcukta teşekkürlerimi buradan da paylaşmak isterim.

    2024 30 Mayıs tarihini, ilk kez gerçekleştirdiğimiz Sosyal Etki Zirvesi’yle birlikte “Sosyal Etki Günü” olarak tescil ettirdik.  

    Sosyal etkinin yalnızca belirli alanlarla sınırlı kalmadığını; toplumsal dönüşümün tüm taraflarının katılımıyla ve ortak değerler etrafında mümkün olduğunu vurgulamayı hedefledim.

    İki yıldır; gerçekleştirdiğimiz Sosyal Etki Zirvelerinin ardından en sık duyduğumuz cümlelerden biri şu oldu: ‘Yalnız değilim.’ Çünkü sosyal etki yaratmanın en zorlayıcı yanlarından biri, insanın kendini yalnız hissetmesi. Bu yalnızlığa karşılık, birliktelik çağrımıza katılan 258 paydaş, umudu büyüttü.

    Bu tür platformlar ile hedeflenen ortak çözüm için ortak sorunların konuşulabildiği, empati kurulan, duygusal bağ ile yaratılan alanlar önemli. Ve bazen, bir konuşmadan çok, o konuşma sonrası oluşan sessizlik daha güçlü bir farkındalık yaratabiliyor.


    Bugün size biri gelip “Benim de elimde bir hayalim var ama imkânım yok” dese…
    Cevabınız ne olurdu?

    Öncelikle onu ve fikrini tanımak için sohbet ederim. Bazen fikir iyi fikir sahibinin kişilik özelliği bu imkânı bulmak için yeterli olmadığı durumlar oluyor.

    Fikir sahibi ile fikrin uyuşmasına bakar ve tecrübelerim doğrultusunda açık sözlülükle geri bildirimde bulunur ve doğru kontaklara yönlendiririm. Referans olmam gereken durumlarda referans olup ilk buluşmayı sağlarım.


    Etki yaratmakla görünür olmak arasında ince bir çizgi var… Sosyal etki yaratmak isteyenlere bu ayrımı nasıl anlatırsınız?

    Zamanında yapılan doğru ve etkisi yüksek işlerin dayanağı inanç ve felsefedir. Bu işlerin duygusu yüksektir, ortak hedefe ve amaca hizmet eder, bilinenin üstünü kapatmaz daha çok görünür kılar ve sadece eleştirmez, sorunla birlikte çözümü de ortaya koyar.

    Bu durumlarda görünür olmamak mümkün değil, doğal sürecidir. Görünür olmak için yapılan işlerin duygusu, heyecanı ve etkisi eksiktir. 

    Etki, veriyle, toplumsal faydayla, ölçülebilir değişimle gelir. İki yıldır zirve sonrası 9 üniversite ile çıktı raporu hazırlıyor ve tüm tarafları ile paylaşıyoruz.


    Buna da göz atın: Sosyal Etki Zirvesi’25: Eşitlik önyargıları kırmakla başlar

    ETİKET:Köşe YazısıPerspektifSürdürülebilirlikTürkiye

    Güncel Kalın

    İş dünyasından en güncel haberler, sektörel analizler ve ilham verici içerikler için sosyal medya hesaplarımızı takip edin.

    Popüler

    ABD ve Çin arasında bir iyi, bir kötü gelişme: TikTok ve NVIDIA

    Google’dan yeni gizlilik odaklı LLM: VaultGemma

    TikTok’un ABD alıcısı belirleniyor

    SpamGPT: Yapay zeka destekli spam hizmeti

    İlgili Yazılar

    Uber, Trendyol Go’nun yüzde 85’ini satın alıyor

    Uber, Trendyol Go'nun hisselerinin yüzde 85'ini 700 milyon dolar bedelle satın alıyor. Anlaşma ilerleyen aylarda…

    Yazar The Newsight 2 Dk. Okuma

    Kantar BrandZ 2025: Marka ekosisteminin anatomisi

    Kantar BrandZ 2025 raporu, koşulların günden güne değiştiği marka ekosisteminde başarının formülünü 20 yıllık veriye…

    Yazar The Newsight 7 Dk. Okuma

    Sosyal medyada güven krizi: Meta, X ve yapay zeka çağında hakikati aramak

    İçinde bulunduğumuz hakikat ötesi dönemde, doğrunun ve yanlışın sınırları giderek muğlaklaşıyor. Peki, hakikatle yanılsamayı nasıl…

    Yazar Deniz Bensusan 7 Dk. Okuma

    İŞKUR: En çok hangi sektörlerin çalışan ihtiyacı var?

    İŞKUR (Türkiye İş Kurumu) Mart-Nisan 2025 verilerine göre en çok eleman ihtiyacı olan mesleklerin hangileri…

    Yazar The Newsight 2 Dk. Okuma

    Squid Game’in global PR hamlesi (ironi içerir)

    Harcamaya olan eleştirisini pespembe bir dünyayla sunan Squid Game'in pazarlama çalışmaları da aynı ironiyi (başarıyla)…

    Yazar Duygu Su Ocakoğlu 6 Dk. Okuma

    New York’ta yeni dönem: Zohran Mamdani’nin yükselişi ve alternatif oyla değişen siyaset

    New York, birden fazla adayın tercih sırasına göre desteklenebildiği oy sistemiyle Kasım 2025 seçimlerine gidiyor.

    Yazar Kemal Umur Sabur 6 Dk. Okuma
    The Newsight

    İş dünyası haberleri, pazarlama ve kurumsal iletişim stratejileri, sektörel içgörüler, araştırma analizleri ve konularında uzman yazarlardan düşünce yazıları.

    Bağlantılar

    • Gizlilik ve Kişisel Veri Politikası
    • Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Açık Rıza Beyanı

    Bilgiler

    • Hakkımızda
    • Künye ve İletişim
    • Reklam ve İş Birliği

    DSAB Yayın Yapım Tanıtım Organizasyon Bilişim Ticaret Limited Şirketi © 2024