Emmanuel Nwude, 1995’te sahte bir banka yöneticisi kılığına girerek Brezilya’daki büyük bir bankaya yaklaştı. Kendini Nijerya Merkez Bankası’nın yöneticisi olarak tanıttı ve hayali bir havaalanı inşaatı projesi için yatırım yapmalarını sağladı. Bankaya, 242 milyon dolarlık bir yatırım teklif ettiğini söyledi ve bu sözde projenin büyük kâr getireceğini vadetti.
İnanılmaz olan şu ki, Brezilya’daki bankanın yöneticisi bu numaraya düştü ve 242 milyon dolar ödedi! (Üstelik bunun 191 milyon doları nakit olarak verildi.)
Banka, projeden hiçbir şey çıkmadığını anlayınca ve 2000’lerin başında Brezilya hükümeti bankayı soruşturmaya başlayınca olay patladı. Banka yöneticisi işinden kovuldu ve yapılan detaylı inceleme sonucunda bütün projenin sahte olduğu anlaşıldı.
2004’te, Nijerya hükümeti Nwude’yi tutukladı. 25 yıl hapis cezası aldı, ancak sadece birkaç yıl sonra serbest bırakıldı! (Nijerya’da güçlü bağlantıları olduğu söyleniyor…)
İlginç olan şu ki, serbest kaldıktan sonra bile dolandırıcılık yapmaya devam etti ve yeniden tutuklandı.
Bu olay, internet dolandırıcılığına ilham veren en büyük dolandırıcılıklardan biri olarak tarihe geçti. Çünkü Nijerya’daki 80’lerin sonunda başlayan klasik “419 dolandırıcılığı” (zengin bir prensin size miras bırakması gibi sahte e-postalar) da bu olaydan cesaret aldı ve oldukça fazla ölçeklendi.
242 milyon dolarlık sahte bir havaalanı projesiyle bir banka dolandıran adam! Gerçekten inanılmaz, değil mi?
Kendini akıllı sananlar nasıl kandırılıyor: Orta sınıfın yeni kabusu
The Economist’in verilerine göre orta sınıftan yer altı siber suç örgütlerine muazzam büyüklükte bir servet akışı var. Amerika’da 2023’ten itibaren internet dolandırıcılıklarında yüzde 22 civarı yani 12.5 milyar dolarlık bir artış var. Bu miktar araba ve ev hırsızlığından daha büyük bir ekonomi oluşturuyor ve işin kötü yanı, uyuşturucu ticareti gibi takibi yapılabilen bir suç değil. Ayrıca birçok kişinin de utanç duygusundan ötürü ihbarda bulunmadığı da belirtiliyor.
Bu ekonominin nasıl bu kadar büyüdüğünü anlayabilmek için Güney Doğu Asya’ya dikkatli bakmak lazım. Küresel dolandırıcılık ekonomisi o kadar büyük ki bazı ülkelerde artık “yasal sektör” gibi işliyor. Örneğin, Kamboçya ve Myanmar’da suç ağları, organize dolandırıcılığı ülkenin en kârlı işlerinden biri haline getirdi. Hükümetler çoğu zaman ekonomiye faydalı olduğu için bu suçları göz ardı edebiliyor. Öyle ki, bu işlerde çalıştırmak için insan kaçakçılığı bile yapılıyor.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, genç ve çok dil bilen mezunlar, yüksek maaşlı bir çağrı merkezi işi vaadiyle kandırılıp aslında dijital dolandırıcı olarak çalışmaya zorlanıyor. Özgürlük yok, kaçmak yok; sadece sahte müşteri hizmetleri aramaları yaparak insanları dolandırmak var. Ayrıca fakirliğin ve savaşın yoğun olduğu ülkelerde bu tarz işlerde çalışmak, bir hayatta kalma yolu olarak görülüyor.
Eğer “Ama ben dolandırıcıya kanmam!” diye düşünüyorsanız, emin olun onlar da bunu düşünüp sizi hedefliyor. Eski yöntemlerle yapılan, “Bana 1000 dolar gönder, sana 10.000 dolar geri vereceğim” gibi açık sahtekârlıklar artık o kadar etkili değil. Onun yerine yatırım sahtekârlıkları, kripto para dolandırıcılıkları ve deepfake destekli kimlik hırsızlıkları revaçta…
Örneğin, yatırım dolandırıcılığı artık profesyonel yatırım şirketleri gibi çalışıyor. Sahte finans uzmanları Zoom toplantıları, hatta gerçek şirketlerin kimliklerini taklit eden web siteleriyle, kurbanlarının parasınını son kuruşuna kadar almadan bırakmıyorlar.
Yeni nesil yapay zeka dolandırıcılığı
Şimdiye kadar bahsettiğimiz her şey insan eliyle yapılan dolandırıcılıklar… Ama işin içine yapay zeka girdiğinde, dolandırıcıların yetenek seviyesi bambaşka bir boyuta ulaşıyor.
“Oğlum, acil para gönder!” – Deepfake ve ses klonlamayla yapılan büyük vurgunlar
Düşünsenize, sabah uyanıyorsunuz ve telefonunuzda annenizin sesinden gelen bir mesaj:
“Oğlum/kızım, kötü bir şey oldu, acil olarak şu hesaba para göndermem lazım!”
Ama işin korkunç tarafı, bu mesajı gerçekten anneniz göndermemiş. Deepfake teknolojisi nedeniyle dolandırıcılar artık tanıdıklarının seslerini birebir taklit edebiliyor. Hatta görüntüler bile sahte olabilir!
Zoom’da konuştuğunuz gerçekten patronunuz mu?
Birkaç ay önce Çin’de bir şirket yöneticisi sahte bir Zoom toplantısına katılarak 25 milyon dolar kaybetti. Ekranda gördüğü herkes deepfake ile oluşturulmuştu ve yöneticilerinin sahte komutlarıyla dev bir transfer gerçekleştirdi.
Yapay zeka, aynı zamanda dolandırıcıların insan psikolojisini analiz ederek daha etkili senaryolar yazmasına da yardımcı oluyor. Eskiden, e-postayla gelen dolandırıcılık mesajları gramer hatalarıyla doluydu ve insanları kandırması zor oluyordu. Şimdi ise yapay zeka tarafından yazılmış, kusursuz metinler ve sahte web siteleri, gerçek olanlarla neredeyse ayırt edilemez hale geldi.
Hatta dolandırıcılar, yapay zeka ile sohbet eden kurbanlarını saatlerce meşgul edebiliyor. Bu sistemler, kişiye özel kandırma teknikleri geliştirerek daha ikna edici hale geliyor.
İnternet dolandırıcılığı şu anda bile devasa bir ekonomi; ancak yapay zeka ile birlikte, bu işin geleceği tamamen farklı bir boyuta geçiyor.
Gelecekte, dolandırıcılara karşı korunmanın tek yolu yapay zekaya karşı yine yapay zekayı kullanmak olabilir. Şimdiden siber güvenlik şirketleri, deepfake tespiti yapabilen sistemler geliştiriyor. Ancak dolandırıcıların da bu teknolojiyi öğrenip geliştirdiğini düşünürsek, önümüzdeki yıllar oldukça ilginç olacak gibi görünüyor. Bu savaş daha yeni başlıyor ve dolandırıcılar artık sadece insan değil.
Buna da göz atın: Sosyal medyada güven krizi: Meta, X ve yapay zeka çağında hakikati aramak