Halkla ilişkiler; derinliktir, nezakettir. Halkla ilişkilerin öncülerinden olan Edward L. Bernays halkla ilişkilerin; insanları bilgilendirme, ikna etme ve diğer insanlarla etkileşimde bulunma gibi üç temel öğesinin toplumlar kadar eski olduğunu ifade etmektedir.
1800’lü yıllarda Sümerliler taş tabletler aracılığıyla çiftçilerle ürün bilgisi paylaşmış; Romalılar, “halkın sözü Tanrı’nın sözüdür” diyerek halkın düşüncelerinin önemine değinmişlerdir. Büyük İskender, savaş sonrası kazandığı başarıları halka duyurmanın savaşı kazanmak kadar önemli olduğunu düşünmekteydi; “Sadece kazanmak yeterli değildir, zaferden insanların da haberdar olması önemlidir” demiştir. Yunanlılar, İranlılar ve Romalılar… Orhun Kitabeleri’nde aktarılanlar, Selçuklu Sultanlarının halkın sorunlarını dinlemek için halkla bir araya gelmeleri…
Bernays’ın ana temelleriyle ifade ettiği yönetim planlaması, anlamak ve anlatmak üzerine kurulu, aynı zamanda eğiten ve geliştiren yönüyle, derinlik ve nezaket isteyen bir yaklaşımdır halkla ilişkiler.
Toplumun her katmanında, incelikle bulunmalı.
Halkla ilişkiler “ne yaparsan yapma, ne dediğin de nasıl dediğin de olay” olan bir etkileşimdir. Dolayısıyla aslında toplumları değiştiren, eğilimlere yön veren, içinden iletişim geçen her platformda, hatta her zerrede, toplumsal fayda nezaketle göz önünde bulundurulmalıdır.
Nezaket; “…lütfen” demekle ya da toplu taşımada yer vermek gibi kelime ve eylemlerle sınırlı değildir, içinde onlarca duyguyu paylaşan koca yürekli kapsamlı ve derinlikli bir iletişimdir aslında. Cömertliği barındırır mesela, teması barındırır mesela, şefkat barındırır mesela… İşte bu koca yürekli “nezaket” aynı zamanda iletişim kalitesini, yönetim kalitesini belirler.
Önüm arkam, sağım solum derken sobelenmemeli. Projeler ilk akla geldiği gibi uygulandığında imaj, itibar ve onca emek zayi olurken en önemlisi toplumun bam teline basmamalı. Topluma ve güncele hizmet ederken, projenin ne kadar sahiplenildiği, farkındalık yaratılmak istenilen çalışmanın marka için ne kadar değer odağı olduğu dikkate alınmalı. Aksi takdirde kaş yaparken göz çıkabilir.
Global örnekler
Bu anlayıştan hareketle birkaç global markanın kabuk kaldıran iletişim çalışmalarına bakacak olursak;
Pepsi 2017 yılında Kendall Jenner ile yayınladığı reklam filminde ırkçılığın ve siyahilere yönelik polis şiddetinin önüne geçilememesine “eğlenceli” bir çözüm aramaya çalışırken reklam kampanyası büyük bir tepkiyle karşılaştı. Reklam, toplumsal hareketleri basite indirgemekle suçlandı ve halk tarafından büyük eleştiri aldı.
H&M’in 2018 yılında koleksiyonunda yer alan, Afrika kökenli bir çocuğun “coolest monkey in the jungle” yazılı bir tişörtle fotoğrafının yayımlanması sonrası büyük bir ırkçılık tartışması yaşadı.
United Airlines’ın 2017 yılında bir yolcusunu zorla uçaktan indirmesi büyük tepki çekti. United Airlines, Şikago’dan Louisville’e uçuşunda fazladan rezervasyon yaptı. Kendi çalışanlarının uçağa binmesini isteyen şirket, rastgele 4 yolcudan gönüllü olup inmelerini istedi. Tek oturan yolcu inmeyi kabul etmeyince darp edilerek uçaktan indirildi. Yolcunun ‘‘Uçaktan inmiyorum. Ben doktorum ve yarın sabah görmem gereken hastalar var.’’ dediği de paylaşılan bilgiler arasında.
Her şeyden önce “nezaket”
Halkla ilişkilerin hayli zamandır odağında olan “sürdürülebilirlik” de nezakettir. Genel ifadeyle ekoloji yaklaşımlı sürdürülebilirlik, ekonomi ve aile sosyolojisi, kent sosyolojisi, siyaset sosyolojisi, bilgi sosyolojisi, endüstrileşme ve modernleşme sosyolojisi, kitle iletişim sosyolojisi, çalışma sosyolojisi gibi insanın ve toplumların var olduğu her alanda; kısaca insanlık ayak izinde.
Dolayısıyla markalar kendi ayak izlerini bırakırken iletişim ve halkla ilişkiler stratejilerinde önceliği ne yaptıklarıyla birlikte nasıl yaptıklarına odaklamalı.