Batılı teknoloji şirketleri, üretim ve tedarik zincirlerinde Çin’e olan bağımlılıklarını azaltmak için harekete geçti. Bu değişimin arkasında artan jeopolitik gerilimlerin ve Trump döneminde uygulamaya konan politika değişikliklerinin yattığı söylenebilir. Şirketler, bu gelişmelerin etkisiyle alternatif üretim merkezleri arayışına yöneliyor.
“China Plus 1” stratejisinden “ABC”ye (Anything But China) geçiş
Uzun yıllardır “China Plus 1” stratejisini benimseyen şirketler, Çin’deki operasyonlarını sürdürürken tedarik zincirlerini farklı ülkelere yayarak çeşitlendirme yoluna gidiyordu. Ancak bu yaklaşım, giderek daha geniş kapsamlı bir “Anything But China” (ABC – Çin Hariç Her Şey) stratejisine dönüştü. Özellikle büyük teknoloji şirketleri, Çinli tedarikçilere olan bağımlılıklarını azaltarak küresel çapta alternatifler aramaya başladı.
ABD-Çin teknoloji rekabeti
ABD ile Çin arasındaki teknolojik rekabetin merkezinde yer alan yarı iletken endüstrisi, bu değişimin en belirgin örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. ABD, Çin’in ileri çip teknolojilerine erişimini sınırlamak için katı ihracat kontrolleri uyguluyor. Bu durum, Nvidia ve Marvell Technology gibi şirketleri, Çin’deki üretim risklerini azaltmak amacıyla Vietnam ve Malezya gibi ülkelere yönelmeye itti.
Ayrıca, ABD’nin 53 milyar dolarlık CHIPS Yasası kapsamında yerli yarı iletken üretimini artırmak amacıyla fonlanan şirketler, önümüzdeki on yıl boyunca Çin’de üretim genişletmekten men edildi. Bu gelişmeler, Güneydoğu Asya ve Güney Amerika’daki ülkeler için önemli fırsatlar doğurdu. Özellikle Malezya; Intel, Infineon Technologies ve Micron Technology gibi çip üreticilerinin yatırımlarıyla küresel yarı iletken tedarik zincirinde güç kazandı.
FBI’ın “Çin tehdidi” uyarısı
ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Çin’in ekonomik ve casusluk faaliyetlerinin artan tehdidine dikkat çekerek ABD’nin bilgi güvenliği, fikri mülkiyet hakları ve ekonomik güvenliği üzerinde uzun vadeli riskler oluşturduğunu belirtti. FBI’a göre, Çin hükümeti ABD’li yasa koyucuları ve şirketleri etkileyerek küresel politikaları Pekin lehine değiştirme stratejisi izliyor.
Geçtiğimiz ay, onlarca Çinli şirket ve Singapur merkezli iki kuruluş, ABD Ticaret Bakanlığı’nın Varlık Listesi’ne eklendi. Bu listedeki şirketler, özel lisans olmadan ABD teknolojisi ve ürünlerine erişemiyor. Tencent ve CATL gibi önde gelen Çin merkezli şirketler de kara listeye alındı ve Çin ordusuyla bağlantılı oldukları iddiasını reddetti.
“ABC” stratejisinin zorlukları
Çin’den uzaklaşma eğilimi güçlenirken, bu stratejinin bazı zorlukları beraberinde getirdiği de göz ardı edilemiyor. Çin’in gelişmiş altyapısı, maliyet avantajları ve nitelikli iş gücü, onu küresel üretimde dominant bir güç haline getirdi. Uzmanlara göre, Çin’den alternatif ülkelere yönelmek, üretim ve lojistik maliyetlerinin yüzde 15’e kadar artmasına neden olabilir.
Ayrıca, değeri trilyon dolarları bulan teknoloji tedarik zincirinin karmaşıklığı da önemli bir engel olarak öne çıkıyor. Şirketler, üretim üslerini başka ülkelere kaydırmaya çalışırken, küresel tedarik zincirlerinin birbirine bağımlılığı ve karmaşıklığı daha da artıyor. Bu durum, Çin dışında yeni üretim hatları oluşturmayı giderek zorlaştırıyor.
Ne anlama geliyor?
Teknoloji devlerinin Çin’e bağımlılığı azaltma çabaları, küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekilleneceğine işaret… Jeopolitik gerilimler ve ekonomik riskler, şirketleri alternatif üretim merkezlerine yönelmeye zorlarken, Güneydoğu Asya ve Güney Amerika gibi bölgeler bu değişimden fayda sağlayabilir. Ancak Çin’in üretim üstünlüğü ve küresel tedarik zincirlerinin karmaşıklığı, bu geçişin kısa vadede tamamlanmasını zorlaştırıyor. Şirketler, maliyet artışları ve lojistik zorluklarla başa çıkmak zorunda kalırken, küresel teknoloji ekosistemi de önemli bir dönüşüm sürecine giriyor.
Buna da göz atın: Küresel finans sisteminde parçalanma: Entegrasyon ve iş birliğine çağrı