Toronto’dan herkese merhaba! 6 Ocak sabahı düzenlenen bir basın toplantısında, Justin Trudeau şu sözlerle başbakanlık görevinden istifa ettiğini açıkladı: “Bu ülke, bir sonraki seçimde gerçek bir seçenek hak ediyor. Eğer iç mücadelelerle uğraşmak zorunda kalıyorsam, o seçimde en iyi seçenek olamayacağım açıkça belli oldu.”
Trudeau konuşmasında, Kanada Parlamentosu’nun 2021’de İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından atanan Kanada Genel Valisi Mary Simon tarafından 24 Mart 2025 tarihine kadar tatil edildiğini duyurdu. Ayrıca, Liberal Parti’nin kendisi yerine yeni bir lider seçene kadar hem başbakanlık hem de Liberal Parti liderliği görevlerinde kalacağını belirtti.
2015’te dünya çapında yankı uyandırarak göreve gelen Justin Trudeau, bu süreçte iklim değişikliği ve sosyal politikalar konusundaki liderliğiyle öne çıktı. Uluslararası arenada Kanada’yı daha açık ve ilerici bir ülke olarak tanıtma konusunda etkili bir rol oynadı. Ancak, 2019 Kanada Federal Seçimleri’nde meclisteki çoğunluğu kaybetmesinden itibaren meclisin üçüncü partisi konumundaki Yeni Demokrat Parti (NDP) ile yapılan bir koalisyon sonucu azınlık hükümeti altında başbakanlık görevine devam etti.
Görev süresinin son dönemlerinde Trudeau ve Liberal Parti, halk desteğini giderek kaybetmeye başladı. Geçtiğimiz ay Kanada genelinde yapılan seçim anketlerinde Liberal Parti’nin destek oranı yüzde 16 seviyesinde kaydedildi ve bu oran, Liberal Parti tarihinde görülen en düşük destek oranı olarak tarihe geçti. Bununla beraber 16 Aralık 2024’te Kanada Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Chrystia Freeland’ın, sürpriz bir şekilde görevinden istifa etmesinin ardından Trudeau’nun Başbakanlıktan istifa etmesi Kanada kamuoyunda büyük bir sürpriz olarak algılanmadı.
Peki, 2015’te büyük bir zafer kazanarak sadece Kanada’da değil, dünyada da büyük kitlelerin desteğini alan; 2019 ve 2021 seçimlerinden de zaferle çıkmayı başararak yaklaşık 10 yıl boyunca Kanada başbakanlık görevini sürdüren Justin Trudeau, neden son dönemlerinde ilk günkü desteğini ve popülaritesini kaybetti? Neden 2025’in Ekim’inde yapılması planlanan Kanada Federal Seçimi öncesinde istifa etti? Trudeau’nun istifasının ardından Kanada’yı ve iki hafta içinde başkanlık görevine başlayacak olan Donald Trump’ın etkisiyle Kuzey Amerika’yı nasıl gelişmeler bekliyor?
Bu soruların cevaplarına ve önümüzdeki günlerde olabilecek gelişmelere tek tek göz atalım. İlk önce sonu istifa ile biten 10 senelik Justin Trudeau döneminde gerçekleşen kırılma noktalarına bir bakalım…
Trudeau’nun düşüşüne giden yol
Kanada tarihinde yer alan en önemli politikacılardan biri kabul edilen, 1982 Kanada Yasası’nın onaylanmasında Kanada hükümetine liderlik eden Pierre Trudeau’nun oğlu olan Justin Trudeau, babasının izinden Liberal Parti’nin gençlik kolları ile siyaset arenasına katıldı. 2013’te Liberal Parti’nin lideri seçilen Trudeau, 2015 senesinde yapılan seçimde dönemin başbakanı Kanada Muhafazakâr Partisi (CPC) lideri Stephen Harper’ın hükümetinin önünde seçilerek Kanada’nın 23. başbakanı oldu.
Seçildiği ilk günden itibaren iklim krizi, göçmenlik ve sosyal politikalar hakkında ilerici bir tutum sergilerken, kabinesini eşit sayıda kadın ve erkek bakanlarla kurması, Kanada’nın Paris iklim sözleşmesini onaylaması ve karbon vergisi gibi önemli kararlara imza attı. Bu süreç dahilinde karbon vergisi karşısında alınan tepkiler ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Donald Trump’ın ilk başkanlık dönemi ile gündeme yerleşen korumacı politikaların karşısında bir pozisyonda bulunması, 2015 seçimlerinde yelkenlerini dolduran desteğin azalmaya başlamasına sebep oldu.
2017 yılında Justin Trudeau’nun yakın arkadaşı olarak adlandırdığı, Şii İsmaili dini lideri ve hayırsever Aga Khan’dan özel adasında tatil, hediye ve uçuşlar kabul etmesi nedeniyle bir etik skandalı patlak verdi. Federal Etik Komiseri Mary Dawson, Trudeau’nun tatilinin ardından yaptığı incelemede, Başbakan’ın Çıkar Çatışması Yasası’nı ihlal ettiğine karar verdi. Özellikle Trudeau’nun, devletin etik kurallarına aykırı olarak özel jetle seyahat etmesi ve bir hükümet görevlisinden kişisel çıkar sağlama durumunda bulunması, kritik ihlaller olarak kaydedildi. Aga Khan soruşturması Trudeau’nun dönemindeki ilk büyük skandal olarak yerini aldı.
2019’da yaşanan SNC-Lavalin skandalı, Kanada’da büyük bir siyasi ve yasal kriz yarattı. Skandal büyük bir mühendislik ve inşaat firması olan SNC-Lavalin’in Kanada hükümetiyle olan ilişkilerini ve yolsuzluk suçlamalarını içeriyordu. Özellikle eski Kanada Adalet Bakanı Jody Wilson-Raybould’un, SNC-Lavalin’in yolsuzluk suçlamalarından kurtulması amacıyla siyasi baskılara uğradığını iddia etmesiyle gündeme geldi. Şirket, Libya’da eski lider Muammer Kaddafi’nin rejimiyle iş yaparken rüşvet ve yolsuzluk yapmakla suçlanıyordu.
Wilson-Raybould, şirketin cezai suçlamalardan kaçınması için kendisine uygulanan baskıyı, Başbakan Justin Trudeau ve diğer hükümet yetkililerinin önerdiklerini belirtti. Bu baskılar, yargılamayı ertelemek amacıyla bir anlaşma yapılması için firmaya tanınan fırsatlar üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak Wilson-Raybould, önerilere karşı çıkarak bu durumu gizli bir şekilde kayda aldı ve sonrasında basına sızdırdı.
Skandal, Trudeau’nun hükümetinin itibarını sarstı ve Kanada’daki kamuoyunda büyük tartışmalara yol açtı. Trudeau, bu baskıların yanlış olduğunu kabul etti, ancak hukuki sonuçlardan kaçınmaya çalıştığını reddetti. Wilson-Raybould, skandaldan sonra Adalet Bakanı görevinden istifa etti ve ardından Liberal Parti’den ayrıldı. Skandalın ardından, Kanada’nın etik komiseri ve federal polis bu olayları soruşturdu, ancak Trudeau ve diğer hükümet yetkilileri suçlanmadı. Bununla birlikte, SNC-Lavalin’in suçlamalarla ilgili davası devam etti ve firma, yolsuzluk ve rüşvet suçlarından dolayı büyük cezalarla karşı karşıya kaldı.
Bu olay, Kanada siyaseti için önemli bir dönüm noktası oldu ve hükümetin etik ve şeffaflık konusundaki sorumluluklarını tartışmaya açtı. Bu skandalın Trudeau’nun 2019 senesinde gerçekleşen Kanada Federal Seçimleri’nde parlamentoda çoğunluğu sağlayamamasındaki en büyük etki olduğu birçok görüş tarafından benimsendi. 2019 seçimlerinde Liberal Parti, 338 sandalyeli Parlamento’dan 157’sini kazandı. Bu, çoğunluğu sağlamaktan (yaklaşık 170 sandalye kadar) uzak bir sayıydı. Diğer büyük parti olan Muhafazakâr Parti 121 sandalye kazandı, Yeni Demokrat Parti (NDP) ise 24 sandalye kazandı. Seçim sonuçlarına göre, Trudeau’nun Liberalleri, diğer partilerle koalisyon kurmadan hükümet kurma konusunda yetersiz kaldı. Bu sonuç, Trudeau dönemindeki ilk azınlık hükümetinin kurulmasına yol açtı.
1. Azınlık hükümeti, WE Charity Skandalı ve COVID
Azınlık hükümetinin seçilmesinin hemen ardından patlak veren COVID pandemisi, 2020’de dünya çapında büyük bir kriz yaratırken, Justin Trudeau ve Kanada hükümeti de bu süreçte önemli adımlar attı. CERB adını verdikleri Kanada Acil Yardım Fonu’nu duyuran hükümet, pandemi sırasında işini kaybeden veya çalışamayan vatandaşlar için aylık 2000 Kanada Doları destek sağlamıştı. Bu yardım, Kanada’da yaşayan milyonlarca insan için ekonomik güvence oluşturdu. Trudeau, pandeminin başlarında hükümetin sorumluluklarını yerine getirirken, eleştiriler de aldı. Bazı Muhafazakâr Parti temsilcileri, hükümetin aşı tedariki konusunda yavaş kaldığını ve sınır kontrollerini yeterince sıkı tutmadığını öne sürdü. Ancak, genel olarak Trudeau’nun yönetimi, pandemiye yanıt olarak hızlı ekonomik destek ve sağlık önlemleriyle dikkat çekti. Pandemi sırasında alınan önemler ve hükümetin tutumu da Trudeau’nun popülaritesini seçim anketlerinde tekrardan 2015 seviyelerine çıkardı. Pandeminin ilk senesinde halk ile iletişimini artıran Trudeau bu rüzgarı bir fırsat olarak görüp parlamentoda tekrardan çoğunluğu almak için 2021’de erken seçim ilan etti.
2021 seçimleri, pandeminin etkileri hala devam ederken yapıldı. Trudeau, çoğunluk kazanmak için erken seçim çağrısında bulundu ancak birçok Kanadalı, bu seçimlerin gereksiz ve zamansız olduğunu düşündü. Pandemi ile mücadele ederken erken bir seçim yapılması, bazı seçmenler tarafından hükümetin sorumluluğunu ihmal ettiği şeklinde algılandı. Bu durum, Trudeau’nun popülaritesini olumsuz etkiledi ve Liberal Parti’nin beklenenden daha fazla oy kaybetmesine neden oldu. Bunun yanında 2020’de patlak veren WE Charity skandalı’nı da Trudeau’nun 2021 seçiminde istediğini alamamasındaki ana nedenlerden biri olarak sayabiliriz.
Kanada hükümeti, pandemi sırasında gençlere yönelik bir gönüllü programını yönetmesi için WE Charity adlı hayır kurumuna 43 milyon Kanada Doları ayırması nedeniyle tartışmaların odak noktası oldu. Skandal, Başbakan Justin Trudeau ve Maliye Bakanı Bill Morneau’nun WE Charity ile olan kişisel bağları nedeniyle büyük tepkilere yol açtı. Trudeau’nun ailesinin WE Charity ile yakın ilişkileri, çıkar çatışması iddialarını doğurdu ve hükümetin bu anlaşmayı yapma kararının etik olup olmadığı sorgulandı. Hükümet, skandalın ardından anlaşmayı iptal etti ve Maliye Bakanı Bill Morneau’nun işine son verildi, ancak bu durum Trudeau’nun liderliğini ve hükümetin şeffaflığını ciddi şekilde zedeledi.
Seçim sonucunda Liberal Parti yine de en fazla sandalyeyi kazanmasına rağmen (159 sandalye) çoğunluk olan 170 sandalyeye ulaşamadı, bu da onları tekrardan Yeni Demokrat Parti ile yeni azınlık hükümetini kurmaya zorladı.
2. Azınlık Hükümeti ve Özgürlük Konvoyu
II. Azınlık hükümeti, aşı dağıtımını hızlandırmak için çalışmalarına pandemi süresince devam etti. Kanada, dünya genelinde aşı dağıtımı konusunda erken adımlar atan ülkelerden biri oldu, ancak bazı eleştiriler de geldi. Özellikle aşıların temini, dağıtımındaki zorluklar, aşı zorunluluğu ve hükümetin ekstra aldığı COVID-19 önlemleri bu dönemde hükümete karşı çıkan seslerin artmasına neden oldu.
Bu karşı seslerin dünya çapında en çok duyulanı 2022’de sıkça yaşadığım evin önünde de gerçekleşen Kamyoncu Protestoları oldu. Kanada Kamyoncu Protestoları, Kanada tarihinin en büyük ve en tartışmalı protesto hareketlerinden biri olarak dikkat çekti. Bu protestolar, özellikle aşı zorunluluğu ve sınır geçiş kısıtlamalarına karşı yapılan bir dizi eylemi içeriyordu. Hareketin temel odak noktası, Kanada ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki sınırda, kamyon şoförlerinin aşı olma zorunluluğuydu. Ancak, protestoların kapsamı, pandemi ile ilgili diğer kısıtlamalar neticesinde bu dönemde hükümetten memnun olmayan kitlelerin odak noktası haline geldi.
Protestocular, başkentteki Parliament Hill’e (Parlamento Tepesi) ve çevresine yerleşerek, hükümetin pandemiye karşı uyguladığı politikaları protesto etmeye başladılar. “Özgürlük Konvoyu” olarak da adlandırılan protesto, sosyal medya üzerinden hızla yayıldı ve büyük bir destek buldu. Hem Kanada’dan hem de yurtdışından birçok kişi protestoya katılmak için yola çıktı. Trudeau hükümeti, Ottawa’daki protestoların büyümesi ve polis ile protestocular arasındaki gerilimin artması üzerine, Acil Durum Yasası’nı devreye soktu ve ohal ilan edildi. Bu yasa, hükümete daha geniş yetkiler vererek protestoculara karşı sert önlemler almasına imkan tanıdı. Ayrıca, protestocuların finansal kaynaklarını dondurmak için bankalara talimat verildi. Güvenlik güçleri, protestoları sona erdirmek için baskı yaptı, kamyonlar ve diğer araçlar yavaşça tahliye edildi ve protestonun liderleri tutuklandı. Ottawa’daki işgal sonunda sona erdi, ancak protestoların etkisi ve tartışmalar devam etti.
2023 Kanada için yüksek enflasyon ve ekonomik daralma ile şekillendi. Trudeau hükümeti, pandeminin etkilerinin ardından ekonomiyi toparlamaya çalıştı, ancak yüksek yaşam maliyetleri ve artan faiz oranları hem hükümete hem de Kanada halkına zorluklar getirdi. Konut, gıda ve enerji maliyetlerinin bu dönemde artması, üzerine ülkede yer alan süper market zincirlerinin ve telekomünikasyon şirketlerinin pandemi döneminde rekor karlar açıklaması, halkın hükümete karşı olumsuz tepkilerinin artmasına yol açtı. Hükümet, enflasyonla mücadele için bazı destek paketleri ve vergi düzenlemeleri denedi, ancak halk, bu adımları yetersiz buldu.
Son denemeler ve istifalar
Ekonomide artan enflasyon oranları ve git gide yaygınlaşan hayat pahalılığı hakkında şikayetler eşliğinde girilen 2024’te, Justin Trudeau’nun seçim anketlerinde ölçülen destek oranları git gide azalmaya başlamış ve muhalefet partileri hükümet üzerindeki baskısını artırırken, 2024’ün Ekim ayında Kanada hükümeti, pandemiden çıkarken göçmen politikalarında dengeyi sağlayamadığını kabul ettikten sonra, ülkeye kabul ettiği göçmen sayısını önemli ölçüde azaltacağını duyurdu. Trudeau’nun göçmen sayısını azaltma kararı toplumda büyük bir bölünmeye yol açtı. Göçmenleri savunan kesimler ve yerel halkın çıkarlarını gözetmeye çalışan bölgesel yönetimlerin karşılıklı tepkilerine maruz kalan Justin Trudeau için son gözükmeye başlamıştı.
Hükümet tarafından Noel dönemi için açıklanan oyuncak, gıda ve yılbaşı harcamalarına getirilen vergi tatili hem halk tarafında beklenen etkiyi göstermediği gibi üzerine bunun politik bir manevra olduğu algısının hâkim olması Trudeau’nun son çabalarının da boşa çıkmasına neden oldu. Ekonomik cephede ise artan yaşam maliyetleri, büyüyen konut krizi ve göçmen politikalarının getirdiği baskılar Liberal Parti hükümetine karşı eleştirileri artırdı. Kanada’nın Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Chrystia Freeland, Aralık’ta görevinden istifa etti. Freeland Kanada’nın yüksek enflasyon, iş gücü eksiklikleri ve artan yaşam maliyetleri gibi ekonomik zorluklarla mücadele ederken, hükümetin ekonomi politikalarına yönelik artan eleştirilerle karşı karşıya kaldı. Freeland’ın istifası, ekonomik zorluklar ve siyasi baskılar ışığında, hükümetin yeni bir ekonomik liderlikle ilerleme kararı almasının bir işareti olarak değerlendirildi.
Bu gelişme ışında Trudeau’nun seçimlere kadar yaşanan krizlere bir plan üretememesi ve Aralık’ın son günlerinde azınlık hükümetinin ortağı olan Yeni Demokrat Partisi lideri Jagmeet Singh’in Trudeau hükümeti karşısında güven oyunda olumsuz oy vereceğini açıklayan mektubunu yayınlaması ile Trudeau döneminin tabutuna son çivi de çakılmış oldu.
Peki neden şimdi?
Justin Trudeau’nun istifası birçok Liberal Parti vekili dahil Kanada’da geniş bir kitlece olumlu karşılandı. Ancak bu istifa hemen geçerli olmadığı gibi kendi içinde birçok karmaşık duruma sebebiyet vermiş gibi gözüküyor. Bu durumların başında Kanada Genel Valisi’nin Kanada Parlamentosu’nu 24 Mart’a kadar tatil etmesi geliyor. Justin Trudeau’nun isteği ile yürürlüğe geçen karar sonrası Liberal Parti’nin Trudeau sonrası liderini seçmek için bir süre parti içi seçim süresine girmesi bekleniyor. Ancak muhalefet tarafından bu kararın hükümet hakkında bir güven oylaması kararını engellemek için alındığı görüşü de hakim. Ocak ayının başında açılması beklenen Kanada Parlamentosu’nda hükümetin erken seçime gitmesi için güven oyu oylamasına geçilmesi bekleniyordu. Azınlık hükümetinin NDP kanadının desteğini kaybeden Justin Trudeau bir bakıma Mart’taki tarihe kadar Başbakan olarak kalmayı garantilemiş oldu. Bu manevra ayrıca, Trudeau’nun kendi şartlarında hükümeti bırakmayı planladığı için istifa kararının özellikle bu tarihe aldığı, siyasi çevreler tarafından tartışılan başka bir konu…
Bu süreç içinde Kanadalılar için en hassas olan konu Kasım’da yeniden seçilen Donald Trump’ın Kanada gümrük ürünlerine getirmeyi planladığı gümrük vergileri hakkında Kanada hükümetinin izleyeceği politika olurken, Mart’a kadar devam edecek Trudeau yönetimi Trump ile yapılacak ilk görüşmelerde Kanada’yı temsil edecek. Donald Trump’ın seçimden sonra Kanada hakkında yaptığı “51. Eyalet” benzetmesi ve gümrük vergileri konusundaki açıklamaları Kanada kamuoyunda endişe yaratırken, Trump’ın bu tutumunun sadece önümüzdeki günlerde yapılacak potansiyel anlaşmalar için elini güçlendirmek için sergilendiği görüşü de yaygın. Trump’ın söylemlerindeki sınır güvenliği hakkındaki taleplerin karşılanması şartı da, içindeki propaganda etkisini gözler önüne seriyor. Kanada için sıkıntılı olan bir başka taraf ise bu süre zarfında Kanada Parlamentosu’nın herhangi bir yasa veya bütçe görüşmesi için toplanamayacak ve Kanada hükümetinin yeni yönetim gelene kadar kesin bir karar almaktan kaçınacak olması.
Ya şimdi ne olacak?
Trudeau’nun istifa duyurusunun ardından Kanada’da ilk saatlerde muhalefet partilerinden gelen açıklamalar Başbakan’ın 24 Mart’a kadar değişmeyecek olmasına rağmen mevcut hükümetin artık meşruiyetinin kalmadığı yönünde. Bu sebeple Liberal Parti’nin bu 3 ay içinde en azından kendilerini Ekim’deki seçime kadar hükümette tutabilecek bir lider konusunda uzlaşması gerekiyor. Bu görev için kulislerde bazı adayların ismi konuşulmaya başlandı bile. Bu adaylardan Liberal Parti liderliği için en olası adaylar; eski maliye bakanı ve başbakan yardımcısı Chrystia Freeland, İngiltere Merkez Bankası ve Kanada Merkez Bankası Eski Başkanı ve Liberal Parti Danışmanı Mark Carney ve BC eyaleti eski başkanı Christy Clark. 3 ay sonunda Liberal Parti’nin azınlık hükümetini koruyabilecek bir lider seçememesi durumunda Kanada’da bir erken seçim söz konusu haline geliyor. Erken seçim olması halinde ise Muhafazakâr Parti’nin lideri Pierre Poilievre’in parlamentoda çoğunluğu sağlayarak başbakan olması bekleniyor.
Trudeau’nun istifası hala tazeliğini korurken 10 senelik sürecin ardından Kanada’yı Donald Trump Amerika’sı gölgesinde yepyeni bir gelecek bekliyor. Bütün bu sürecin büyük çoğunluğuna tanık olmuş ve bir süredir Kanada siyaseti hakkında yapılan araştırmalarda çalışmış biri olarak yazıma şu sözlerle sonlandırmak istiyorum: Bana hayatım boyunca yaşamadığım, iyisiyle kötüsüyle, ülkedeki en önemli pozisyonlardan birinde 10 sene hizmet vermiş bir liderin, zaman içinde oluşan değişim isteğini göz ardı etmeden istifa etmesi gerçekliğini yaşattığı için kendisine teşekkürü bir borç bilirim.
Buna da göz atın: Arktik: Yeni jeopolitik rekabetin merkezi