Birleşik Krallık merkezli enerji devi BP, yeni dönemdeki yol haritasını açıkladı. Stratejisini tamamen yeniden şekillendiren şirket, karbon salınımını azaltmaya yönelik çözümlere daha az kaynak ayıracağını ve yıllık fosil yakıt yatırımını 10 milyar dolara çıkaracağını duyurdu. BP CEO’su Murray Auchincloss açıklamalarında, şirket stratejilerinin tamamıyla yeniden oluşturulduğunu belirtirken, yeni yaklaşımın hissedarlar için uzun dönemli değer yaratmaya odaklandığını vurguladı.
Bu kararla birlikte beş yıl önce, Bernard Looney yönetiminde BP’yi 2050’de tamamen sıfır karbon emisyonuna sahip bir şirket haline getirmeyi amaçlayan yol haritasından da büyük ölçüde geri dönülmüş oldu. Yeni yol haritasına göre 2030 yılına kadar kapasitesini günlük 2.4 milyon varil fosil yakıt üretecek şekilde genişletmeyi hedefleyen şirket, önümüzdeki üç yıl içerisinde de petrol ve gaz üretimi ile ilgili 8 ila 10 geniş çaplı projeyi hayata geçirecek.
CEO Murray Auchincloss: Yeşil enerjide hızlı davrandık
Son dönemde hisse değeri düşüşe geçen ve 20 milyar doların üzerinde borç stokuna sahip olan şirket, yüksek karlılığa sahip iş kollarına öncelik vererek finansal tablosunu iyileştirmeyi hedefliyor. Yeşil dönüşüm hedeflerinden, hissedarları önceliklendiren bir hedefe doğru dümen kıran BP’de yeni planların farklı alanlardaki iş kollarını da etkileyebileceği belirtiliyor. Servis istasyonları, güneş enerjisi panelleri ve endüstriyel yağlar konusunda da faaliyet gösteren şirketin, bu sektörlerin bazılarından çıkabileceği belirtiliyor.
Yaptığı açıklamada enerji dönüşümü konusunda fazla “iyimser” davrandıklarını belirten CEO Murray Auchincloss, “çok hızlı bir biçimde çok uzağa gittik” sözleriyle durumu özetlerken, iklim aktivistleri şirketin yeni yol haritasını eleştirdi.
Yeni dönem ne anlama geliyor?
ABD’de seçilen yeni yönetimle beraber, ilk günden itibaren fosil yakıtlar konusunda daha pozitif bir bakış açısının olacağı biliniyordu. Başkan Trump’ın görevi devraldığı törende gerçekleştirdiği konuşmada “drill, baby, drill” (sondaj, bebeğim, sondaj) sözleriyle vurguladığı bu yeni dönemde, yeşil enerjiye dair politikaların ABD ekseninde en azından 4 yıllık bir periyotta düşüşe geçmesi beklenen bir durumdu.
Bu anlamda, ABD’den esen rüzgarın dünyayı etkilemeye başladığını söylemek mümkün. Ancak henüz Trump’ın yönetimde olmadığı geçtiğimiz iki yıllık dönemde BP’nin hisselerinde yaşanan düşüşe karşılık rakiplerinin hisselerinin artması önemli bir probleme işaret ediyor. Gerek şirketler arasındaki rekabette, gerekse ülkelerin üretim ve enerji politikalarında bütünlükçü bir yaklaşım sağlamanın zorluğu enerji dönüşümü konusunda ciddi bir engel.
Bu anlamda, “politikaların sürdürülebilirliği” konusu henüz net bir yanıta kavuşabilmiş değil. Bir bölgede veya ülkede uygulanan regülasyonlarla veya kamuoyu baskısıyla dönüşüm süreçlerine başlayan şirketler için, rakiplerinin aynı koşullarla karşı karşıya kalmamasından dolayı dönüşüm “yok olmak” anlamına gelebiliyor.
Benzer bir durum, Çin – ABD – Avrupa Birliği ekseninde de etkisini gösteriyor. Sürdürülebilirlik ve sıfır karbon gibi hedeflere sahip olan ülkelerde, enerji ve sanayi üretimi metotları daha çevreci alternatiflerle değiştirilmeye çalışılırken, oluşan boşluğu ucuz hammadde tedarik edebilen ve ucuz fosil enerjiyle yüksek kapasiteli üretim yapabilen Çin dolduruyor.
Bu anlamda, rekabet ve sürdürülebilirlik ikilisinin birbiriyle çatışma içerisinde olmamasını sağlayacak yeni politikalara ihtiyaç duyulurken. bunlar geliştirilmediği sürece, pek çok farklı şirketten de benzer örneklerle karşılaşmak mümkün görünüyor.
Buna da göz atın: Bezos Earth Fund, SBTi iklim inisiyatifine desteğini kesti



