İyi haftalar sevgili okurlar, kısa bir aranın ardından İlk Beyaz Yakalılar serimizin yeni yazısına hepiniz hoş geldiniz. Serimizde genelde tarihteki beyaz yakalıların karşılaştıkları gündelik problemleri, işveren baskılarını ve kriz gibi nahoş durumları ele alıyoruz. Amacım haşa kimsenin canını sıkmak, tadını kaçırmak değil; aksine tarihin dört bir köşesinden yeni dostlar edinmemize ön ayak olup, günümüzü geçtim, tarih içerisinde bile asla yalnız olmadığımızın vurgusunu yapmak. Sizi bilmem ama, diğer dertlerle bir şekilde baş ediliyor lakin, yalnız hissetmek kadar bana tatsız gelen, gözümü korkutan bir problem yok. Bu yüzden bugün dert ortaklığını bir kenara bırakıp, mutluluklarımızı paylaşacağız. Sistemin bizden aldıklarına az buçuk hakimsiniz zaten, bakalım sistem bize neler verebiliyor? Fırsatlar bir mitten mi ibaret, yoksa gerçekler mi? Doğru yerde, doğru zamanda bulunan genç bir çoban, koskoca bir bakan olarak emekli olabilir mi? Gelin hep beraber dünyanın petrol devi Saudi Aramco’nun eski genel müdürü ve 2016 yılına kadar Suudi Arabistan Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanı görevini yürütmüş Ali Al-Naimi’nin hikayesine bakalım.
Bedevi çoban Ali Al-Naimi
1935 yılında Suudi Arabistan’ın doğu vilayetlerinden Ar-Rakah’ta dünyaya gelen Ali’nin talihsiz bir doğum hikayesi var. Annesi Ali’ye hamileyken yaşadığı boşanma sürecini takriben yeni bir evlilik yapıyor ve Ali üvey babasının bedevi kabilesinde göçebe bir hayata gözlerini açıyor. Ali dört yaşına geldiğinde görkemli CV’sine ilk iş deneyimi olarak ailenin koyun sürüsünün çobanlığını ekledi ve dört yıl boyunca bu görevi sürdürdü. Sigorta girişinin yapıldığını sanmıyorum ama kariyerine yönetici pozisyonunda başlaması gayet etkileyici. Annesinin ikinci evliliği de yürümeyince Ali, çobanlığı bırakıp biyolojik babasının yanında yaşamak üzere Al-Hasa şehrine geldi.
Ofisboy Ali Al-Naimi
“Yeni şehir, yeni fırsatlar” gibi söylemlere inanır mısınız? Güvenli alanına düşkün, teşvik edilmezse sonsuza kadar yatağında yatabilecek biri olarak ben çok inanırım. Bu tarz söylemler çoğunlukla klişe motivasyon cümleleri de olsa Ali için de yeni şehir demek yeni fırsatlar demekti.
1944’te Ali’nin abisi günümüzün en büyük enerji şirketlerinden biri olan, o dönem ise Suudi Arabistan’ın yeni yeni ulusallaşan petrol kaynakları ile inceden yolunu bulmaya çalışan Saudi Aramco’da ofisboy olarak işe başladı. Yetişmiş personel ihtiyacı duyan Aramco, çalışanları için içeriği Arapça, İngilizce ve matematik olan eğitimler vermekteydi. Ali de abisi ile beraber bu eğitimlere katılıyor, ana dilinde okuma yazma ile beraber İngilizce ve basit aritmetik öğreniyordu, öğleden sonra ise şirkette ofisboy olarak çalışıyordu. Ali’nin kavrama yeteneği yüksekti, üstelik yetişmiş insana ihtiyaç duyan yeni bir şirkette, ülkenin kaderini doğrudan etkileyecek bir sektörde, yani doğru zamanda ve doğru yerdeydi. 1947’ye geldiğimizde Ali, kıdemsiz katip olarak Aramco’da resmen işe başladı, fakat eğitimlerini de asla aksatmadı.
Jeolog Ali Al-Naimi
Aramco’nun eğitim yatırımı politikası ve Ali’nin hevesi birleştiğinde onun için parlak bir geleceğin kapısı aralandı. Aramco, eğitimine devam edebilmesi için Ali’yi Beyrut’a yolladı, Ali lise eğitimini Beyrut Uluslararası Koleji’nde, lisans eğitimini ise Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde tamamladı. Ardından Aramco, Ali’yi Amerika’ya yolladı, zira artık mühendislik eğitimi için hazırdı. Lehigh Üniversitesi’nde dört yıldan sonra Ali jeolog titri ile mezun oldu, yükseköğrenimini ise hidroloji ve jeoloji ekonomisi çalıştığı Stanford Üniversitesi’nde tamamladı. Arkasına Aramco’yu almış bir Ali’yi durdurmak mümkün değildi, yetmiyormuş gibi bir de Harvard’da ve Colombia’da ileri işletme dersleri aldı. Ülkesine döndüğünde o artık Aramco’nun en elit jeologlarından biriydi, ilk ciddi makalesi olan “Kuzeydoğu Arabistan’ın Yeraltı Suları” döndüğü yıl olan 1965’te yayınlandı.
Yönetici jeolog Ali Al-Naimi
Al-Naimi, 1970’lerde Saudi Aramco’da çeşitli teknik ve yönetim pozisyonlarında çalıştı. Bu dönemde, Suudi Arabistan’ın petrol endüstrisi hızla büyüyordu ve Al-Naimi, bu büyümenin tam merkezindeydi. Jeolog olarak, petrol rezervlerini anlamak ve üretim süreçlerini optimize etmek için çalıştı. Teknik bilgisi ve saha deneyimi, Aramco’nun petrol üretimini güvenli ve verimli bir şekilde artırmasına imkan tanıdı.
1970’ler, Suudi Arabistan’ın petrol gelirlerindeki büyük artış nedeniyle ekonomik ve sanayi anlamında dönüşüm geçirdiği bir dönemdi. Al-Naimi, teknik yönetim konusundaki uzmanlığı sayesinde, bu dönemde Aramco’nun karşılaştığı üretim ve rezerv yönetimi gibi büyük zorlukların üstesinden geldi. Jeolog olarak, özellikle rezervlerin doğru değerlendirilmesi ve yeni saha keşiflerinde stratejik kararlar alma sürecinde önemli rol oynadı. 70’ler Aramco için de kritik bir dönemeçti. Amerikan kontrollü Aramco, yerini tamamen Suudi Arabistan kontrolünde bir yapıya bırakıyordu. Al-Naimi, bu geçiş sürecinde şirketin teknik ve operasyonel istikrarını sağlamak için çalıştı. Bu süreçte edindiği teknik ve liderlik becerileri, onu ileride Aramco’nun ve Suudi Arabistan’ın enerji politikalarının şekillendirilmesinde önemli bir figür haline getirdi.
İcra Kurulu Başkanı (CEO) Ali Al-Naimi
1983 yılında Ali Al-Naimi, Aramco’nun ilk Suudi icra kurulu başkanı oldu. CEO olarak, Suudi vatandaşlarının eğitimine ve iş gücü gelişimine büyük önem verdi. Aramco’da yerelleşmeyi teşvik eden programlar başlattı ve Suudi yetenek havuzunu genişletmek için önemli yatırımlar yaptı. Aramco’yu küresel petrol piyasalarında daha rekabetçi hale getirmek için stratejiler geliştirdi. Uluslararası ortaklıklar kurarak şirketin global pazarlarda genişlemesini sağladı. Ali’nin yenilikçi politikaları, Suudi Arabistan’ı dünya enerji piyasasında kilit bir aktör konumuna getirdi. Gerek eğitime olan yaklaşımı, gerek başarılı iş stratejileri ve politikaları ile Ali Al-Naimi artık sadece bir iş insanı değil aynı zamanda bir liderdi de.
Bakan Ali Al-Naimi
Ali Al-Naimi’nin Suudi Arabistan Petrol ve Mineral Kaynaklar Bakanı olarak kariyeri, 1995’te başladı. Düşük petrol fiyatlarının küresel ekonomiyi ve Suudi Arabistan’ın gelirlerini etkilediği dönemlerde, Al-Naimi stratejik yönetim ve mali politikalarla ülkenin ekonomik istikrarını korumaya çalıştı. Ali sırtını sadece petrole dayamamıştı elbet, Suudi Arabistan’ın enerji politikalarını çeşitlendirme yönünde önemli adımlar attı. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak, ülkenin enerji karışımını çeşitlendirmeyi ve sürdürülebilirliği artırmayı hedefledi. Çevre politikalarına önem vererek, petrol endüstrisinde sürdürülebilirlik uygulamalarını teşvik etti. Küresel iklim değişikliği politikalarına katkıda bulunmak için stratejiler geliştirdi. 2016 yılında Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın petrol politikaları konusunda daha aktif bir rol üstlenme isteğine nazaran Ali Al-Naimi emekliliğe ayrıldı. Bir ofisboy olarak girdiği enerji endüstrisinden bir bakan olarak ayrılıyordu, üstelik miras olarak ülkesine dünyanın en büyük enerji şirketlerinden birini bıraktı
Peki bizden de bakan olur mu?
Eğri oturup doğru konuşalım, Ali’nin hikayesi herhangi bir kişisel gelişim eğitiminde, ortalama bir iş seminerinde size örnek olarak anlatılabilecek, bizlerin de anlatanları kırmamak adına kahve arasındaki kurabiye standını düşündüğümüzü çok da belli etmeden alkışlamamız gereken bir hikaye. Günde iki saat fazla çalışmamız hedefiyle anlatılan klişe bir motivasyon hikayesi anlayacağınız, ama bu onu değersiz kılmıyor. Hep beraber kişilerden ziyade hikayedeki temalara odaklanalım; eğitim yatırımı yapmaktan gocunmayan bir şirket, kabuğundan çıkmaya istekli bir çocuk ve yeni büyüyen bir endüstri mevcut. Bu etkenlerden birini kontrol edebilirken, diğerleri maalesef zamanın ve yerin takdirine kalmış, ancak global iş zemininin de dikey yükselişe izin verdiği bir gerçek.
Bakan veya CEO olabileceğimi pek sanmamakla beraber, bana sunulan her imkanı sonuna kadar değerlendirmek konusunda Ali’den öğrenebileceğim şeyler var. Bunu bir şirkete katma değer sağlamak amacından ziyade kendim için yapabilirsem bir de, bakanlıkta gözüm yok, tatmin duygusu doyuma ulaşmış bir yetişkin olarak huzurlu bir hayat sürebilirim. Umarım sizlerin de Ali’nin hikayesinden alacaklarınız vardır. Bir başka yazıda görüşmek üzere, hoşçakalın…
“İlk beyaz yakalılar” serisinin bir önceki makalesine de göz atın: İşvereniniz Stalin ise nelere dikkat etmelisiniz?