2015’te Birleşik Krallık’ta “bankacılık sektörünün George Clooney’si” olarak tanıtılan ve o tarihlerde Birleşik Krallık Merkez Bankası’nı (Bank of England) yöneten ilk yabancı unvanını taşıyan Mark Carney, 9 Mart 2025’te yapılan Kanada Liberal Parti liderlik seçiminde oyların yüzde 86’sını alarak Liberal Parti’nin yeni başkanı ve Kanada’nın yeni Başbakanı olarak seçildi.
Justin Trudeau’nun ocak ayındaki istifasının ardından Kanada, yeni başbakanını aramaya başladı. Eski Başbakan Yardımcısı ve eski Finans Bakanı Chrystia Freeland’ın da katıldığı Liberal Parti liderlik seçiminde, daha önce herhangi bir politik görevde bulunmamış ve parlamentoya seçilmemiş olan Mark Carney, 2025’te yapılması beklenen federal seçimlerden önce başbakanlık görevine getirildi.
Peki Liberal Parti’nin Kanada içinde en düşük destek oranlarını kaydettiği, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi tehditleri ve Kanada’nın egemenliği hakkındaki radikal söylemleri eşliğinde göreve başlayacak Mark Carney kimdir?
Kriz yönetiminden başbakanlığa uzanan yolculuk
16 Mart 1965’te Kanada’nın Fort Smith bölgesinde doğan Mark Carney, lisans eğitimini Harvard Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra Oxford Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora derecelerini aldı. Akademik kariyeri boyunca finansal krizler, para politikaları ve sürdürülebilir ekonomi üzerine yoğunlaştı.
Carney, kariyerine Goldman Sachs’ta yatırım bankacısı olarak başladı. Burada edindiği deneyim, onun kamu sektörüne geçişinde kritik bir rol oynadı. 2004’te Kanada Maliye Bakanlığı’nda göreve başladı ve 2008’de dönemin Kanada Muhafazakâr Partisi lideri ve Başbakan Stephen Harper tarafından Kanada Merkez Bankası (Bank of Canada) başkanı olarak atandı. 2008 küresel mali krizin etkilerini azaltmada aldığı önlemlerle dikkat çekerken döneminde Kanada ekonomisinin krizden diğer ülkelere kıyasla daha az zarar görmesini sağladı.
2013’e kadar Kanada Merkez Bankası başkanı olarak görev yapan Carney, dönemin Birleşik Krallık Hazine Şansölyesi tarafından İngiltere Merkez Bankası’nın başına getirildi. 1694’ten beri Birleşik Krallık tarihinde bu göreve gelen ilk yabancı olan Carney, aynı zamanda dünyada iki farklı ülkenin merkez bankasını yöneten ilk kişi oldu. 2016 yılındaki Brexit sürecinde, Brexit’e karşı bir tutum sergilemesine rağmen, Birleşik Krallık ekonomisini 2020’ye kadar yönetti.
Carney, merkez bankacılığı kariyerinin ardından sürdürülebilir finans alanına yöneldi. Birleşmiş Milletler İklim Eylemi ve Finans Özel Temsilcisi olarak, yeşil finansman ve sürdürülebilir yatırımları teşvik eden politikalar geliştirdi. İklim değişikliği ile mücadelenin finansal sistemler üzerindeki etkilerini analiz eden çalışmalar yürüttü.
Kanada’nın Covid döneminde yaşadığı ekonomik sorunları karşısında tekrar Kanada hükümetine danışman olarak göreve getirilen Mark Carney kariyeri boyunca sayısız tarihi kriz ile doğrudan mücadele etti.
Trump, tarifeler ve çok boyutlu krizler eşliğinde yeni Başbakan
Kendisini “Siyaset söz konusu olduğunda genellikle alışılmış bir tip değilim, ama bu dönem alışılmış siyaset zamanı değil.” sözleriyle tanıtan Carney, kriz yönetimindeki becerisini ve deneyimini ön planda tutarak Liberal Parti Başkanlık seçimlerinde ezici çoğunluğu sağlayarak Kanada’nın yeni lideri oldu. Mark Carney, Pierre Trudeau’nun istifasından sonra ilk seçilmemiş başbakan olan John Turner’in ardından Kanada’da ikinci seçilmemiş başbakanı olarak tarihe geçti. Justin Trudeau’nun istifası ve Donald Trump’ın tehditleri arasında Kanada’da değişen politik konjonktürü arkasına alan Carney’nin önünde ise hem Kanada hem de Kuzey Amerika genelinde aşılması gereken çok büyük sınavlar mevcut…
İlk sınav olarak Kanada’da gerçekleşecek federal seçimlere hazırlanan Carney, 24 Mart’ta açılacak parlamentoda güven oyu sıkıntısı ile karşı karşıya kalacak. Kanada’daki Liberal / Yeni Demokratik Parti azınlık hükümetinin ortağı olan Yeni Demokratik Parti Lideri Jagmeet Singh’in hükümeti düşürmek için güven oyunda hayır vereceğini açıklamasından bu yana bahar aylarında Kanada’nın erken seçime girmesi bekleniyor. Ancak Aralık’ta yapılan seçim anketlerinde Muhafazakâr Parti’nin çoğunluk hükümetini kurmasına kesin gözüyle bakılırken, Carney’nin Liberal Parti’nin iki senedir süren tarihin en düşük destek oranlarına sahip döneminde adaylığı bile, Kanada toplumunda büyük bir etki yarattı. İki ay içinde Justin Trudeau’nun istifası ile beraber toplamda seçim anketlerinde desteğini, dünyada kolay kolay eşi benzeri görülmeyen bir şekilde, 20 puan birden arttıran Liberal Parti bir anda Muhafazakâr Parti’nin karşısında yeniden en büyük rakip olarak yerini aldı. Ancak baharda yapılması beklenen erken seçimi kaybetmesi durumunda Kanada tarihinin en kısa süre görev alan başbakanı ünvanını da taşıması, başbakanlığı için en büyük tehlike olarak görünüyor.

İkinci sınav olarak Trump’ın açık bir şekilde Kanada’nın hem egemenliğine hem de ABD ile ticari ortaklığına yaptığı tehditler ön plana çıkıyor. Carney, Liberal Parti liderlik seçiminde yaptığı zafer konuşmasının büyük kısmında Trump ve tehditlerini hedef aldı. “Amerikalılar yanlış yapmamalı, ticarette de, hokeyde olduğu gibi, Kanada kazanacak.” sözleriyle hükümetinin, “Amerikalılar bize saygı gösterene kadar” ABD ithalatına gümrük vergilerini sürdüreceğini söyledi. Sözlerinin yanı sıra Kanada siyasetine getirdiği personası Kanadalılar tarafından da büyük ölçüde benimsenmişe benziyor. Nanos araştırma şirketinin yaptığı ankete göre Kanadalılar büyük ölçüde Mark Carney’i Trump ile anlaşacak en doğru isim olarak görürken, bu konudaki gelişmeler önümüzdeki günlerin en büyük merak konusu olacağa benziyor.
Kuzey güçlü ve bağımsız
Kendisini ekonomik politikalar yönünden konservatif ama sosyal politikalar yönünden liberal olarak tanımlayan Mark Carney, Kanada için günümüz şartları incelendiğinde en doğru isim olarak ön plana çıkıyor. Eylül 2017’den beri Kanada’da yaşayan ve Ocak 2024’ten beri Kanada siyasetinde profesyonel bir şekilde siyasi ve kamuoyu araştırmalarında aktif çalışan birisi olarak, Kanada’nın ve Kuzey Amerika’nın gelecek 20 yılını şekillendireceğine inandığım bir sürece girmiş olduğunu düşünüyorum.
Kariyer politikacılarının aksine getirdiği deneyim ve Türkiye’de Kemal Derviş reformlarını bizzat yaşamış birisi olarak Mark Carney hakkında kişisel umudum çok yüksek. Kuzey Amerika’nın ve dünyanın sağ duyuya ve stabiliteye bu denli ihtiyacı olduğu bu dönemde, Meksika’da seçilen Claudia Sheinbaum ile beraber bulunduğu konumu hak eden ve bölge ile dünyaya örnek olabilecek potansiyelde bir lider olduğuna inandığım Mark Carney’in, tüm kariyeri boyunca yaptığı gibi krizlerle mücadelesini bizzat yaşayacak olmanın merakı içindeyim. Daha önce politik bir pozisyonda görev almaması başbakanlığı için en büyük tehlike olarak görülürken. Mart sonunda yapılacak güven oylamasının kaybedilmesi ile federal seçimi de kaybetmesi ihtimalleri hala ortadayken, nasıl bir strateji izleyeceğinin ve hangi kararları alacağının da önümüzdeki günlerde kendisi hakkında daha net bir fikir sahibi olmamızı sağlayacağı görüşündeyim.
Son olarak COVID süresince Kanada’da benim gibi işsiz kalan milyonlarca kişiye destek olan politikalarda parmağının olmasının da, kendisi hakkında daha inançlı olmamı sağlayan bir başka etken olduğunu not düşmek istiyorum.
Buna da göz atın: Justin Trudeau’nun düşüşü: Kanada’da 10 yıllık bir dönemin sonu